AŞKSA AŞKK...
Mutluluk ; bir serçenin canı, kolu, kanadı
Gittin ya, bu serçenin şimdi kolu kanadı Neydi ki ol zalimin bendeki silik adı ? ’Bir ömür unutamam !’ diye alaz yanarken Yâr diye uğrun uğrun yalnız onu anarken Şimdi candaki canın doldu sevda miadı... Gönül bunca ezaya acep nasıl dayandı ? Aşkla havalanırken, indi sana dayandı Öyle bir od attın ki tende sular da yandı Kendinden geçenleri ilkel benlik kınarken Kapayıp gözlerini, düşte halvet sınarken Şimdi yâr dehlizinde yürek aşka uyandı... Acıtsa da içimi, ’Tatlı bir yare!’ derdim Seni alır sineme sımsıcak yâr ederdim Adın yazar gönlüme benden içre giderdim Koparıp ekmeğimi lezzetine banarken Ilgıt ılgıt içerdim sevdalığa kanarken Ne kalırdı gam, keder, ne de onulmaz derdim... Arş-ı alâya varır sana çıkan tüm yollar Gönlüm sinende kalır, yüreğine aşk yollar Çiçek çiçek göverir, filizlenir kör dallar Sızlatır yüreğimi dikenlerin batarken Tımar eyle yaremi kucağında yatarken İrem bağına döner, umarımdır bu kollar... Kalbine değen eller bil ki senin yârindir Uzan aşk dallarına, en hasından yâr indir Sar gönlünün teline, hazzı sinende sindir Felek vahdetimizi kederlere bölerken Katre katre can yaşı dökülmesin gülerken Feryat figan gazeller aşk daveti, esindir... Fikirden aykırı titr, yokluğunda us’lanır Kıpır kıpırdı hani, deli gönül uslanır İner salıncağından, gerçeğine yaslanır Yol alır ümitlere, aşk gönlünden dönerken Mehtabına yönelir yıldızları sönerken Şimdi bu kupkuru gül, nevbaharla ıslanır... 29 Ocak 2011 Gazimağusa |