)(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-)(((-83-)(-)(-)(
…………………………………………………………………………………………………………………………………….
Yavaş Yavaş Azrail serime çöktüğü zaman Kırılır kanadım kol yavaş yavaş Mevlam nasip etsin din ile iman Akar gözlerimden sel yavaş yavaş Yüksek uçan gönül yorulur birgün Mizan terazisi kurulur birgün Herkesin ettiği sorulur birgün Döner mi yarabbi dil yavaş yavaş İl keyfi yetirdin çaldın çağırdın Her çeşitten yedin sürdün savurdun İşte toprak senin vatanın yurdun Çekilir fenadan el yavaş yavaş Mezarım üstüne dikerler taşı Kimin gölgesinde saklarsın başı Baba oğlu görmez kardaş kardaşı Gider geri dönmez yol yavaş yavaş Isıca ılıman suyum koyarlar İyi kötü elbisemi soyarlar Mesleki’yem öldüğümü duyarlar Girer salacama el yavaş yavaş ……………………………… Aşık MESLEKİ ……………………………. 1848-1939. Kangal’ın Kertme (şimdiki adı Şenyurt) köyünde doğdu. Asıl adı Umut Bekir’dir. Birçok aşık yetiştirmiş olan Muratoğlu sülalesinden gelmektedir. Köylerine gelip giden aşıklardan etkilenerek şiire yöneldi. Zaman içerisinde de aşıklık geleneğini öğrendi. İlk gençliğinde karşılaştığı Aşık Ruhsati, Mesleki’nin sesini beğenince yetiştirmek üzere yanına çırak aldı. Uzun süre birlikte dolaştılar. Bu süreç aynı zamanda Mesleki’nin kendisini yetiştirdiği dönemdir. Mahlası da ustası Aşık Ruhsati tarafından verilen Mesleki, zaman zaman çevresinde olup bitenlere duyarsız kalmadıysa da, toplumsal sorunlara ustası kadar eğilmeyip, daha çok ölüm, mutsuzluk, sevda gibi konuları işledi. Aşık Mesleki, bağlama çalmayı ve aşıklığa ilişkin bilgisini Ruhsati aracılığıyla öğrendiği gibi, kendinden sonraki birçok genç aşığa, özellikle de Aşık Noksani’ye yardımda bulundu. Aşık Mesleki, »Ruhsati kolu« olarak bilen geleneğin önemli temsilcilerinden biridir. Aşık Mesleki’nin şiirlerinin büyük bir bölümü Eflatun Cem Güney tarafından »Aşık Mesleki, Hayatı ve Şiirleri« (1953) adıyla kitaplaştırıldı. ........................................................................................ )(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-)(((-83-)(-)(-)( Azrail sessizce geldiği zaman Çekilir bedenden can usul usul Nefes bitip yüzün solduğu zaman Soğumaya başlar ten usul usul Doğum ödül ise ölüm hak ise Mizana konacak günah çok ise Huzura çıkmaya yüzün yok ise Boşa geçen ömre yan usul usul Hatırla ne idin sonra ne oldun Sana sorulanı ne kadar bildin Bela kaybolsa da sen gidip buldun Rabbinin adını an usul usul Toprak altındasın güneşin battı Zabıt defterine yazılan yetti Ne yapsan nafile bak süre bitti Ecel şerbetine kan usul usul Eğer doğru yolu bulmuyor isen Çevrende olanı görmüyor isen Kıblagah neresi bilmiyor isen Rahman’a yüzünü dön usul usul Bilirmisin o’ra dönmezmiş giden Kötüysen olmazmış ziyaret eden Torağın altında soğumuş beden Hatırla dününü don usul usul Sende herkes gibi geldin gidersin Luzumsuz ne olur halın ne dersin Eğer cezan varsa mutlak ödersin Sana da gelecek son usul usul Sadık Dağdeviren Aşık Lüzumsuz |
şiirdi
bir bestekarın elinde hoş bir musiki olur zannımca
muhabbetlerle