SÜRGÜN KIYISI
Rüzgar dalgalandırıyor, saçlarımı,
Ayaklarım, güverteye sağlam basıyor, Avuçlarımla kavradım, kıyı halatlarını, Dalgın bakıyor gözlerim, dalgaların kıvrımlarına. Sonunda geldik, Uzun bir yolculuktan sonra, sürgün kıyısına, Olmasa da, bileklerimizde kelepçe, Ayaklarımızda pranga. Yüreğimiz, domuz bağıyla zincirli. Keçeleşmiş duygularımız, Zımparalıyor, geminin metal yüzeylerini. İndik sahile, onlarca can olarak, Hiç kimse, tek kelime etmiyor. Burası neresi? Adı ne bu sahilin? Kimse merak etmiyor. Sessiz sandıktı burayı, Sayımız kadardan fazlası, mesken tutmuş adayı. Duyan gelmiş, yüzen gelmiş, Umut bilmiş bu karayı. Saymadık kaç kişiyiz, burdakilerle beraber, Yüzümüzde hayatın yorgunluğu, Gözlerimize dolmuş, çeper. Bu sürgün, bilmem kaç yılda geçer! Dinlenmeden döndü, bizi bırakan gemi, Kaldık burda, atık maddesi gibi. Kalabalık sahilden, her kafadan ses çıkıyor, Taun gibi, herkes bizden kaçıyor. Hayat kurulmuş bu sahile, göçerlerden, Etrafta hırsızlar, fahişeler, cirit atıyor. Tacirler insan alıp, satıyor. Güvenden uzak, kumsallar, kayalıklar, Herkes, gökyüzünü yorgan yapmış, yatıyor. Değdi burnumuza, kızarmış lezzetler, Mis gibi koktu, mangalda etler, İzlemek kaldı bize, muhteşem manzarayı, Zira yoktu cebimizde metelikler. Biri seslendi, ’Var mı aç olan’ diye, İşte buydu bize sahilde verilen, ilk hediye. Altına Hücum misali, Açlık sınırında ki herkes, döndü deliye, Anladık ki burası bir kasaba, Etraf doluydu, derma çatma yapıyla, Toprak zemin, toz dumandı kalabalıktan, Üşüyenler ateş yakmıştı kavıyla. Çamaşırlar, sallanıyordu bayrak gibi çatılarda, İpe gerilmiş, sütyenlerle külotlar, Havalanıyordu hoyrat rüzgarda. Görenler Ahh çekiyor, içinden, Debreşiyor, edepsiz duygular, Ne sahil, sahile benziyor, Ne de sahilde yaşayanlar. Kaptı tacir, yüreğinden ahalinin, Bir parça ekmek karşılığına, Deniz bile böyle kabarmadı, içimizde ki gibi, Yürekten vurduk, kıyı kayalarına. Göz damlaları, maya oldu deniz köpüğüne, Onurumuza çaldık, kabarıp büyüsün diye, Belki de gurur meselesi yaptık, kördüğüme, Hiç değilse, düğmelerini ilikleyeceğimiz gömleğimiz, Hayatımızı taşıyacak, torniston ayakkabılarımız, Bizimle aynı kaderi paylaşan ve bırakmayan Bitlerimiz vardı saç aralarımızda. Ve bir şeyi iyi anladık ki; Hazin yolculuğumuz bitiyordu, burada. |