NEY MAKAMINDA
Avuçlarım sabun köpüğü
Ben dokunsam neye Ney’den çalıyor makamı… Tutamadıklarımın. Oysa ben ne çok isterdim Hem o avuçları tutmayı Hem de kıyısında bir ney çalmayı. Neyden geldim Neye gidiyorum, Ya da arabesk kıvamında biraz ‘neyleyim sen yoksan eğer’ diye başlayan o dizeler, oysa Bir çay adabında Bir rakı sohbetinde Seninle ne güzel gider, -di’li geçmiş zamanlar şimdi tüm bu gidenler… Dilimiz birdi İki kelime vardı en ortak dilimizde, Şimdi kusarken birimiz o kelimeleri Birimiz o kelimelerin kalıntıları peşinde, Harabe yani biraz Kalıntılar arasında bir virane ha yıkıldı ha yıkılacak üzerime, sanki bir meyhane bir kadeh de dinlemez ki seni anca söyletir işte böyle avare avare… Hani mesela işsiz güçsüz Mesleksiz, Yersiz yurtsuz Memleketsiz, Soluk alsa Duman takılır ciğerine Nefessiz, Hani öyle bir avare, Divane… Hani sussan Kalksan bir şiir yazsan Hani dese insanlar şahane, Şairlik de iş değil ki kardeşim İlla söz söylemek gerek Birkaç kelime, O da anlatabildiğince, Duyurabildiğince… Oysa kulağına söylediğim Şiirler var şimdi aklımda Ve kelimeler, Ki aklımda ben de değil ki Sürgün oldu Bir duyuşun gidişinde, Ne aklım Ne duyuşlar Tüm çığlıklarım Dize dize, Bir uçurumun dibinde… Kollarım prangalı Artık saramaz Bir çığın gelişini bile… |