)(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-)(((-75-)(-)(-)(
……………………………………………………………………………………………………………………………………………….
Beni mecruh etti hançer-i bürran İki didelerim kanlı yaş döker Rahmedip rize-i elmas her zaman Gelir zahm-ı dile kalem kaş diker Her dem bana ol şuh etmek ister naz Bu pazarın zararı çok, karı az Emsali bulunmaz rengi alınmaz Vade-i vaslında ne kumaş diker Gedai aleme bildirdin beni Bütün halk-ı dehre güldürdün beni Ecelimden evvel öldürdün beni Hayatımda mezarıma taş diker. ……………………………. Aşık Gedai …………………………… Kimliği, eserleri ve gerçek yaşam öyküsü hakkında az bilgi bulunan Gedayi, on dokuzuncu yüzyılın ilk yarısı ile yirminci yüzyılın başında yaşamış bir Bektaşi saz ozanıdır. 1826 yılında Tokat’ta doğmuş. Bütün ömrünü İstanbul’da geçirmiştir. Asıl adı Ahmed’dir. Ona Gedayi mahlasını veren ünlü Bektaşi Baba’larından Sinop’lu Yesari Baba’dır. Babasının adı Ahmed Muhtardır, babası kereste tüccarıdır. Tokatlı Gedayi adıyla da anılır. İstanbul’a geldikten sonra, Rumeli Hisarı tekkesi postunda oturan Nafi Baba’dan el alarak, Bektaşi olmuştur. Din dışı şiirleri de bulunmaktadır. Turgut Koca ile Sadeddin Nüzhet Ergun’un verdiği bilgilere göre Beşiktaş, Hasan Paşa fırını civarında oturduğu için "Beşiktaş’lı Gedayi" olarak tanınır. Aşık kahvelerine çok gittiği için çağının bütün saz ozanlarını tanımıştır. Yalnızca hece ölçüsüyle ürünler vermekle yetinmedi. Divan türünde de hatırı sayılacak eserler verdi. Mehmed Ali Hilmi Dede ona Gedai adını taktı. Bir süre Üsküdar çiçekçi kahvesini çalıştırdı. Nefeslerinden başka halk şiiri geleneğine uygun söylediği şiirleri de vardır. Sazda ustası Erzurum’lu Emrah’tır. Mir’ati, Fenni, Şevki, İşreti ve Şeyh Galib’in gazellerini tahmis etmiştir. 1901 yılında İstanbul’da ölmüş ve Karaca Ahmed mezarlığında toprağa verilmiştir. Asım Bezirci 1889 (ya da 1887) de öldüğünü belirtir. Arapça ve Farsça sözlere şiirlerinde çok yer verir, ağdalı bir dili vardır. Şiirleri, Muhtar Yahya Dağlı ve Sadeddin Nüzhet Ergun tarafından toplanmıştır. Muhtar Yahya Dağlı’nın "Gedayi Hayatı ve Eserleri" adlı kitabı İstanbul Marif kütüphanesi tarafından yayınlanmıştır. ……………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………… )(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-)(((-75-)(-)(-)( O yâr’in bakışı keskin bir hançer Bu sebepten iki gözüm yaş döker Yataklara düştüm kayboldu dinçer Yaram sarmaz gelip birde kaş yıkar Bir gün söylediği bir günü tutmaz Benimle yaşayıp sevdayı tatmaz Beni sevdalara saldığı yetmez Bir de durup masum canhıraş bakar Ben ki gülüşüne kapıldım kandım Sevdanın güzeli böyledir sandım Tatlı sözlerine nasıl inandım Deli yüreğimi bir ataş yakar Gündüz hayalimde gece düşümdü Çarpar hızlı hızlı yüreğim şimdi Bülbülbül gibi Şeyda gönül kuşumdu Çırpınıp duruyor bir kuş aşikar Karşıdan gülüyor çapkın bakıyor Cilve ve nazları yürek yakıyor Bir buse almadan şafak söküyor Böylesi güzelden nasıl iş çıkar Bak ömür geçiyor değildir erken Yakala sevgiyi seviyom derken Hayatı huzura döndürmek varken O güzel gözlerin niye boş bakar Lüzumsuz diyor ki dinleyin canlar Adımı söylerken salâ,ezanlar Yitirdikten sonra değerim anlar Mezarım başına gelip taş diker Sadık Dağdeviren Aşık Lüzumsuz Dinçer :Gücü ve sağlık durumu yerinde olan kimse. canhıraş : Yürek paralayan, iç tırmalayan |
beğeniyle okudum eserinizi
saygılarımla