5
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1236
Okunma
ilk ağlayışım
anamın çığlığını bastırmıştı
ki sonradan bir daha hiç ağlamadım...
kan revan içinde
elinde paslı bir makas
daha bilmem kaç kadının parmak izlerini taşıyordu kimbilir ?
ahır gül gibi kokuyordu
ben abanırken dudağımla hayata
bizim oralarda her çocuk
gözünü hastanede açacak kadar şanslı doğmazdı...
ki onun için ilk mağlubiyetimizi hiç unutmayız...
siz bilmezsiniz belki ama ?
"onyedisinde anne
atuzbeşinde nene olmaktır
aile büyüğünün iki dudağının arasında ki bir söz..."
birgün hiç unutmam
dayım satmak için
bir kamyon dolusu kavun karpuz getirmişti bizim köye
ben ve kardeşlerim birkaç tanesini yürütmüştük
hiç kimseye çaktırmadan.
şansa dayımda o gece bizde yatıya kalmazmı !
annemde nerden bilsin yatakların içine sakladığımızı...
yatağı yere sermesiyle yuvarlanması bir oldu karpuzların dayımın dizlerinin dibine
o an annemin yüzü utancından renk değiştirirken
dayım; (keçe zarokete zebeşe mın tev dızine !...) demesiyle
bizim yalınayak topuklamamaz bir olmuştu dışarı...
zaman nasılda
hiç çaktırmadan geçivermiş
tamı tamına otuz yıl...
zorunlu bir göçün son mağdurlarıyız biz aslında
öyle hiç kimseye yaranamayan...
ama ben,
haylaz bir çocuğum demek ki hala
altmışbeşlik bir anne tarafından azarlanıyorsam...
Not: yukardaki kürtçe kelimenin anlamı, ( kız senin şu yaramaz çocukların karpuzlarımın hepsini yürütmüşler...)
5.0
100% (4)