tanrı gelinisoluğun ölümlü yumuşaklığına salma kendini yazgın apansız değişir de şaşıp kalırsın sonsuzluk saplanır karnına bir mızrak gibi işte o an neylersin ölümsüzlüğün soğuk bağrında bir başına sırtında çarmıhıyla konuk gelmişti kapımıza – ittik onu gözlerimizin ölümlü ışığıyla- güvenli çatılarımızın çökmesinden korkarak keşke tutsaydık yükünün bir ucunu- lanetli bedeninden yayılan yabanıllığa rağmen bebek neşesiyle ısınan yuvamıza buyur etseydik onu şimdi hiçbir rüzgar değmeyecek tenime yağmur öpmeyecek dudaklarımdan toprak almayacak bedenimi içine çimlere karışmayacak özsuyum hiç kimse hayat bulmayacak bende - ey promete duy sesimi sen ki kendi soyunun kurbanı kadim sırların bilgesi sarp kayalıkların sürgün prensi bana yazgımı söyle tanrı gelini girmeden mabedine tan yeri şarapla yıkanmadan yeni bir güneş doğmadan üstüme bana yazgımı söyle - avut çaresizliğimi -ah keşke soluğun ölümsüz yumuşaklığına salmasaydım kendimi … f.a. |