Azrailin kanatlarında Cennete uçuyorlardı..........................
takvimin yekpâresi gibi
uzun ve karanlık gecenin koynunda feleğin çarkı dönmeye başlayalı böyle bir dağ görmemişti................. dağ bendeniz olalı sert bir rüzigâr görmedi............... ilk değildi gidişin sonu belliydi................ günlerden beri gecenin kuru ayazında açlıktan çıplıktan da sonbahar çınarının yaprakları gibi bir bir dökülüyorlar....... asıl kara kabus onları bende bekliyordu dağdım ben aşılmam elbette zor beni aşamayanı yarı yolda koymam doğanın kanunuydu........ üstelik sıradağım doruklarım birden fazla bir uçurumu aşan diğerinin peşinde sürünmekte.............. çok yorgundular askercikler umimatları çeken hayvancığın dili yoktu perişanlıktan mehmetçiklerden geri kalan yanı yoktu...... herkes açbîllâç sersefil zayıf ve perişandılar Malûm kaderdaştılar................................... kar yağıyordu yavaş yavaş tipiye çevirdi kendini. gökten yağan yetmiyordu sanki toz olup yüzlerine tokat gibi geliyordu......... kar dursa, zirve ruzigârı yıldız ayazı eşlik etmekte. kurtuluş yoktu.............. öyle kısaydı ki gün; sabahla öğle ikindi ve akşam zaman yolcuğundaydı....... gecenin zifiri karanlığında yalan sabah naz yapmakta düşe kalka bata çıka yürümek değildi beyazın içinde debeleniyordular hiç durmadan......................... kendisini taşıyanın gücü var ki omzuna kaderdaşının kolunu almış sürüklüyordu. incecik bacakları incecik bedenlerinin taşıyamaması aşikârdı haritaya aldanan komutan rapsodi piyanodaki seslerde harelenmiş kendine ait olmayan görkemli maceranın talimiydi................. eteklerime geldiklerinde çoktan tükenmişlerdi................ günlerdir boğazlarında tek mokma geçmemişti. tek yedikleri şekersiz üzüm koşafıydı............... içim sızlıyordu onları görünce lâl kesildi dilim kaputları yoktu pastaları yoktu çulları çaputları da yoktu asker olduğunu anlamak mümkün değildi çoğunun gündelik kıyafetleriyle başlarında yemenleri.................................. kimi tarla bellemeden kimi bağ bozumundan kimi de tütün ıslamadan geliyordu.......................................... içlerinde bir çocuğu güneş çocuğuydu karı ilk kez görmekteydi................................... fırtına uğultusu sarıkamış soğuğu hayvanlar bile sinmişti inlerine....................... öyle bir gece ki eksi yirmi / eksi otuz derece........................... bir İsrafil sûru savruldu sarıkamışa isyan çığlık cinnet tekbir ve tevhid karıştı dillerde kurşun sesi yok herkes can pazarında.............................. düşman ileride pusuda o da donuyor ....................................... sehere kadar yamaçta boğuştular Sarıkamıştı; isyanların korkuların kuşu kurdu susuturan çığlıkların sebebi....................... dişe diş savaştılar lâkin koskocaman Sarıkamıştı hiç bir faniye yenilmemişti yazğısında zalim sıfatıydı onu imgeleyen...................... genceçik delikanlılardı bedenleri yeni filizlenmiş fidan misali ilk önce ellerinden ayakarından donmaya başlamışlardı yavaş yavaş titriyorlardı............... kimi en yakın arkadaşını kimi hiç tanımadığın nefesine sokularak dağın sırtına abanarak toprak anaya uzandılar kimi olduğu yere diz üstü çöktü önce koca bir çınar çöküşüydü bu sonra boyu boyuce devrildi kimi orakla biçimlesine yığldı olduğu yere kimi ayakta dondu dizleri kenetlenmişti bakışlaın kaldırdı göklere kirpiklerinde karın beyazlığındaydı dondu bakışları göz kapakları inmiyordu.............. ana kuzuları olduğu belliydi anaları boşuna yakmamış kınaları çoğunun bıyığı bile çıkmamıştı körbecik çocuklar Azrailin kanatlarından Cennete uçuyorlardı.......................... 29/12/2010 gordion |