)(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-)(((-64-)(-)(-)(
……………………………………………………………………………………………………………………………………………………….
Muhannetin karnı doysa pilava Hayr ü bereketi tavada sanır Ulu kuşlar hiç görünmez gözüne Bir şahin olmuşum havada sanır Celladım der bir figanı sındırsa Adem değil halkı nane kandırsa Beş paralık bir mum alsa yandırsa Bu cümle alemi ziyada sanır Demez ki hayvanım yese otlansa Merd olursa her mihnete katlansa Muhannet bir ata binse atlansa Kendinden gayrisin piyade sanır Hurrem olur ekticeği biterse Tüccar olur takke alıp satarsa Beş kuruşa kudüreti yeterse Kendini bir büyük payede sanır İlahi namerdi hadden aşırma Kusuri’yi tarikından şaşırma Sonradan görmüşe yolun düşürme Şöhretin cümleden ziyade sanır Muhannet :1. Alçak, korkak, namert.2-kadın yaradılışlı adam 3-Değersiz kimselere el açmak …………………………………….. AŞIK KUSURİ …………………………………… Asıl adı Ömer olan Kusûrî Baba, 1779 yılında doğmuş. Kars yöresinden Darende’nin Ayvalı Nahiyesine bağlı Kızılcaşar köyüne gelip yerleşmiş. Osmanlı devlet sistemi içerisinde, Sivas Vilayetine bağlı nahiye olarak anılan Ayvalı, 16. yüzyılda en fazla yerleşim birimine sahip nahiyeler içerisindeymiş. Öyle ki, halkın nüfusu 1530 öncesi 2612, 1530 da 2262, 1548 de 4145, 1559 sayımında ise 4192’miş. Nahiyeye bağlı yirmi beş köy bulunmaktaymış. Gençlik yıllarını bu köyde geçiren Kusurî, daha sonra gezgin hayatı yaşamış. Bir süre Maraş ve Çorum’da eğleşmiş. Şarkışla ve Ortaköy’de yerleşmeyi denemiş. Ancak, barınamamış. Şarkışla ve Altınyayla çevresindeki Gazibey, Çongar, Elbeyli, Kaleköy, Doğupınar (Şarhlı) ve Gümüşdiğin köylerinde kısa süreler kalmış. Sonra, Güzeloğlan köyünden birisi ile içgüveysi olarak evlenmiş. Bu köyde ömrünü geçirmiş. Altınyayla’ya komşu ilçe olan Kangal’ın Deliktaş köyünden olan Âşık Ruhsatî’ye hocalık yaptığı da söylenmekteymiş. Kusurî bu köyde altı evlilik yapmış ve Mustafa, Abdurrahim ve adını bilmediğimiz üç oğlu olmuş. Kusurî Baba’nın kendisi gibi halk şairi ve aynı zamanda imam olan oğlu Abdurrahım’in yanı Âşık Surbî’nin hayatıyla ilgili notlarında “1269 (1878-1879) senesinde sevval-i şerifin 16 nci günü yem-ül cum’a Güzeloğlan kariyesinden hicret edüp Gümüşdigin kariyesine dahil olduğumuz gaflet olunmaya” ifadesi bulunmaktadır. Sonuç itibariyle Kusurî, 18. yüzyılın son çeyreği ile 19. yüzyılın ilk yarısı içinde yaşadığını söyleyebiliriz. Aşık Kusurî, yaşadığı dönemde çoğu zaman çobanlık, daha sonra da imamlık yaparak hayatını kazanmıştır. ………………………………………………………………………………………………………………………………… )(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-)(((-64-)(-)(-)( İtliği maharet sanan her kişi Kendini ulema,neva’da sanır İblis sevindirmek onun her işi Yaptığı haltları reva’da sanır Gurur ve kibirle gelir kasılır Edepsizce sırıtarak asılır Heyt deyince bir taş gibi kesilir Keramet attığı havada sanır Dostu yok kimseye soramıyorsa Kibirinden karar veremiyorsa Baktığı halde de göremiyorsa Güzellik boyada sıvada sanır Sen sen ol görmeden sakın inanma Boy/olan her şeyi yapacak sanma Eşek tarafından çekilir amma O da mahareti devede sanır Böylesin yanında suçsuzdur ayı Köprüden geçecek işte o dayı Görünmeyen yere atıp oltayı Olmayan balıklar tavada sanır Haklı çıkmak için oynar her kozu Sırıtır her yerde verirken pozu Görmez kendisinde olan boynuzu Öylesi boynuzlar düvede sanır Lüzumsuz böylesi Ülkemden ırak İş yapar bir han ve hamam yıkarak Sakın ha tutma sen ipini bırak Saksıda çiçeği kovada sanır Sadık Dağdeviren Aşık Lüzumsuz Neva :1. Ses, ahenk, nağme. 2. Refah, mutluluk. Reva : Yakışır, yerinde, uygun |
Haline bakmazda çulunu yırtar
Bakarsın niyazda ecrini tartar
Özde eser yok ta riyası artar
Kendini cennetil Mevada sanır_____________hisbey