KİMSELER YARAMI SARAMAZ GÜLÜMŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Değerli kalemdaşımız Durak Yiğit’in kaleminden sevdaya dair; bir noktada “dermanımsın” dediği 11’li hece ölçüsüne göre yazılmış, güzel bir şiirin içinden beraberce geçeceğiz…
Şairimizi hangi duygularla yazmış anlamaya çalışacağız..Dilerim anlamayı başarırız… Kimseler Yaramı Saramaz Gülüm Başkası giremez, alamaz yerin. Yazmışım ben seni kalbime gülüm Açtığın yarlar kalbimde derin Kimseler yaramı saramaz gülüm. “Gülüm” hitabıyla başlamak isterim. Sevgiliye neden gül deriz? “Gül; Yeri geldiğinde sevgiliye duyulan özlem... Yeri geldiğinde sevgilinin ta kendisi... Kimi zaman ayrılık... Kimi zaman evlilik... Gül; bülbülün aşkı... Gül; Muhammet Kokusu... Gül; en kıymetli *********** Delikanlı yıllar sonra doğduğu kasabaya döner.Sabah uyandığında aklına yıllar önce evlenmek istediği,kasabanın güzel kızı gelir.Kızın güzelliği cevre kasaba ve şehirlerde bile dillerdedir ve kimler istediyse kız bir türlü olumlu yanıt vermemiştir.Otelden çıkar ve gördüğü yaşlı adama kızı sorar.Yaşlı adam az ilerde güzel bahçe içinde bir ev gösterir, kızın orada oturduğunu söyler.Delikanlı merak eder,kızın nasıl biriyle evlendiğini.Bir kösede beklemeye baslar,bir müddet sonra yaşlıca kel pekte hoş görünmeyen bir adamı yolcu eder kız kapıdan...Üstelik zengin bir adam da değildir.... Adam gittikten sonra delikanlı çalar kapıyı, kendini tanıtır. Sorar niye bu adamla evlendiğini kıza... Kız söylerim der ama bir koşulla.... Evin arkasında büyük bir gül bahçesine götürür delikanlıyı ve der ki: Bu bahçenin en güzel gülünü bana getirirsen söyleyeceğim sana niye bu adamla evlendiğimi... Ama asla geri yürümek yok bahçede, arkana bakmak yok en güzel gülü istiyorum sadece... Memnuniyetle der delikanlı ve girer bahçeye.... Çok güzel sari bir gül durmaktadır karşısında tam elini güle uzatmışken pembe bir gonca görür az ötede, ilerler... Ona uzanırken kadife kırmızı bir gül ilişir gözüne ilerde... Derken. Birde bakar bahçenin sonuna gelmiş... Kıza verdiği söz gelir aklına..Geri dönmek yok... Ne yapsın..Mecburen bulduğu alelade,hatta solmaya yüz tutmuş bir gülü mahcup bir şekilde götürür kıza.... Kız gülümser gülü görünce.. ’’Bilmem aldın mı cevabini’’der delikanlıya..... Evet, kıssadan hisse; gülün en güzelini almaya çalışırken, aslında pek çok fırsatı da fark etmeden kaçırabiliyor insan. Bu konuda şairimiz hem şanslı, hem şansız. Şanslı çünkü gülünü bulmuş...Şansız çünkü gülüne henüz kavuşamamış gül hala bir yaradır içinde..Sevgilinin gül olması buradaki yara kelimesi ile de ilişkilidir.Çünkü yara, sızlar, kanar. Kanın rengi sevgiliye verilen gül ismi ile örtüşmekte, yaradaki kızıllık gül sayılan sevgilinin eseri olarak görülmektedir. Başkası giremez, alamaz yerin. Yazmışım ben seni kalbime gülüm Açtığın yarlar kalbimde derin Kimseler yaramı saramaz gülüm. Öyle bir bahçeye dönüşmüş ki gönül bahçesi, bir gül yetişmiş gönül bahçesinde,ancak o gül açtığı yaralara rağmen sökülüp atılmamış başka sevgililere gönül turab olmamış..Yarasına rağmen sevilmiş..Yarasını sarması için başka sevgilere asla gönül meyletmemiş…. Seni sevdiğimi herkes biliyor. Deliymişim gibi bakan gülüyor, Güzelliği ben benden alıyor Kimseler yaramı saramaz gülüm. Bana cefa ediyorlar bilmem nedendir Benim korkum senden değil kaderimdendir Herkes bana deli diye gülüp geçiyor Senin aşkın beni kara gözlüm deli edendir Aramıza kimse gelip girmesin Ayırmasın Mevla’m bizi ömür boyunca.. Aşk ve delilik öyle çok işlenmiş ki şiirlerde şarkılarda türkülerde. Aşk ve delilik birbirinden hiç ayrılmamıştır. Buna dair bir hikâyeyi de yeri gelmişken sizlerle paylaşmak isterim… Bir gün Delilik yakın dostlarını kahve içmek üzere evine davet etmiş. Herkes gelmiş. Kahveler içildikten sonra Delilik dostlarına saklambaç oynamayı önermiş. - Saklambaç mı? O da nedir? Diye sormuş Merak. -Saklambaç bir oyundur. Sizler saklanırken ben yüze kadar sayacağım. Saymayı bitirdiğimde ilk bulacağım kişi benden sonraki ebe olacaktır. Korku ve Tembellik dışındakiler Delilik’in önerisini derhal kabul etmişler. - 1..., 2..., 3... diye yüksek sesle saymaya başlamış Delilik. Acelecilik, ilk bulduğu yere kendini atıvermiş. Utangaçlık, her zamanki alışkanlığıyla bir ağacın gölgesine ilişmiş. Neşe, bahçenin orta yerine doğru yönelmiş. Hüzün, saklanacak yer bulamadığından ağlamaya koyulmuş. Kıskançlık, Başarı’nın peşinden giderek yanı başındaki bir kayanın ardına sığınmış. Delilik saymayı sürdürmüş... Umutsuzluk, Delilik’in doksan dokuza geldiğini duyduğunda iyiden iyiye umutsuzluğa kapılmış. - YÜZ! diye haykırmış Delilik, Saklanmayan ebedir, aramaya başlıyorum.. İlk sobelenen Merak olmuş. Birinci kurbanın kim olacağını o kadar merak ediyormuş ki, saklanmayı ihmal etmiş. Bahçe duvarına baktığında, Delilik Kararsızlık’ı fark etmiş; üzerine tünemiş olduğu duvarın hangi tarafına saklanacağını düşünmekle meşgulmüş. ...Ve hemen ardından Neşe’yi, Hüzün’ü, Utangaçlık’ı sobelemiş. Herkes yeniden bir araya geldiğinde Merak sormuş: -Aşk nerede? Hiç Aşk’ı gören oldu mu? Delilik, Aşk’ı aramaya koyulmuş. Dağlara çıkmış, nehirlerin yataklarına bakmış, ama Aşk’ı hiç bir yerde bulamamış. Çaresiz arayışını sürdüren Delilik, bir gül ağacı ile karşılaşmış. Eline geçirdiği bir çalıyla ağacın dallarını, yapraklarını yoklamış. Aniden tiz bir çığlıkla irkilmiş. Acıyla bağıran Aşk, diken batan gözünü tutuyormuş. Delilik ne yapacağını bilememiş. Özür dilemiş, yalvarmış yakarmış Aşk’a kendisini affetmesi için. O kadar üzülmüş ki, bir daha hayat boyu yanından ayrılmayacağını bile vaat etmiş. Acısı biraz dinen Aşk sonunda özürleri kabul etmiş. O günden beri Aşk’ın gözü kördür ve Delilik hep yanı başındadır!!! Aşk ve delilik bu şekilde beraberliklerini sürdürmeye devam etmektedirler…Şairimizde bu aşka düşeli kendisini deli diye adlandıranlara kulak asmıyor.Onun için varsa yoksa sevgili. gözü başka bir şey görmüyor.Bir kere onun güzelliği ile gözleri kamaşmış gönlü yaralanmış sızısına imkansızlığına rağmen sevgiliye toz kondurmuyor..Yaralarına ilaç ancak kendi gülü başka derman da istemiyor… Güzeller içinden, ben seni seçtim. Aşkın badesini sömürdüm içtim, Ben senin uğruna serimden geçtim Kimseler yaramı saramaz gülüm. Aşk kendini fark etmektir, kendini yaşamaktır, kendini bulmaktır. Aşka düşen gönül için, bir kendisi vardır, bir de sevgili. Aşktan öteye kalan başka hiçbir şey yoktur. Her şey silinir. Bakılan her nesnede sevgili vardır. Tüm hasretine, özlemine, yangınına rağmen mutludur kişi. Aşkını yaşamak ister, hasreti ile hayali ile düşleri ile yaşar. Derler ki ona. “Deli misin sen?” Varsın deli bilsinler. Delilik, bir aşk için göze alınacak en hafif şeydir… Öyle ya, canından vazgeçebilirken insan için deli diye adlandırılmak da ne ki. Tıpkı şairimiz gibi delilikten geçmiş, serini vermeye kadar varmış aşkın karşılığı yaralı gönlünde.Aşkın badesi ile sarhoş olmuş bir kez…Bu sarhoşluktan ayılmak imkansızdır ve .sevgili için ölümü bile gözüne zor gelmemektedir şairimizin.. Aşkına düşmüşüm oldum biçare. Ne yapsam olmuyor gönlüme çare. Sensiz yüreğimde açılır yâre Kimseler yaramı saramaz gülüm. Çaresizlik aşkın imkânsızlığı ile doğru orantılıdır. Sebepler vardır vuslata engel olan… Özlemle aşk beraberinde ise unutamamak söyletir şairi ,çaresizliğine yanar, yandıkça içindeki yarası kanar, kızıl bir güle dönüşür tıpkı sevgili gibi. Yalnızlık, sevgilinin yokluğudur oturur içine iyiden iyiye… Çareler tükenmiştir aşk imkânsızdır artık… Kavuşmamız yazmasa da kaderde Belki felek insaf eder bir yerde Çare bulup sevda denen bu derde Senin olmak şu boynumun borcudur Aramızda uçurumlar olsa da Gündüzüme karanlıklar doğsa da Çaresizlik tüm yolları tutsa da Sana gelmek şu boynumun borcudur Aşkım sana masal gibi gelse de Kalbin beni vefası yok bilse de Bu ayrılık ömür boyu sürse de Seni sevmek şu boynumun borcudur Talat Er’in çok güzel bir şarkısında olduğu gibi şairimiz de tüm çaresizliğine rağmen aşkından vazgeçmemektedir… Ak karadan ayıramaz gözlerim. Taşa geçer sana geçmez sözlerim Senelerdir yollarını gözlerim Kimseler yaramı saramaz gülüm. Bu kıtada hasretin sebepleri ile tanışıyoruz. Ayrılığa neden olan bizzat sevgilidir..Sevgili tüm anlatmalarına. sevgisini ifade etmesine rağmen gönlünü vermemiştir… Seneler olmuştur aşka düşeli. öyle bir hale gelmiştir ki artık şair; ak ile karayı ayıracak halde değildir….Burada az da olsa aşkı sorgulamaktadır..Çünkü aşka olan vefasızlığı nedeniyle sevgili bir taşın duygusuzluğuna benzetilmiş, bu durum karşısında artık şair kendini doğru veya yanlışı ayırt edemez durumda bulmuş ve kendini sorgulama gereği duymuştur.Ancak yine de sevgiliden vazgeçmeye gönlü elvermemiştir. Seni saramazsam inan ölürüm. Sevdan için cehenneme gelirim, Güldürmez kaderim böyle bilirim, Kimseler yaramı saramaz gülüm. Şiirin sonlarına doğru şairimizin bu aşka dair umutsuzluk hissi had safhaya ulaşıyor..Sevda yaşarken onun için dünyayı cehennem haline getirmiş, ümitsiz vuslatsız bir aşkın pençesinde cehennem ateşinde yanmakta zaten şairimiz..Dünya artık gözünde cehennemden farksız…Kadere isyanını dile getirerek, yazgısının onun gülmesine gülüne kavuşmasına fırsat vermeyeceğini söylüyor bizlere. ümitsizlik sevgiliye kendini anlatamamak ve her şeye rağmen sevmek artık şairi hayattan vazgeçer hale getirmiştir….Vuslatla yaşam ,ayrılıkla ölüm eşdeğer görülmeye başlanmıştır.. Yiğit Durak neden böyle kaderim, Yıllar yılı perişanım hederim, Sen gelmezsen bende nasıl ederim, Kimseler yaramı saramaz gülüm Aşkın çaresizliğinde yıllarca savrulmuştur şair,kendini sorgulasa da sevgilinin duyarsızlığını taşlara benzetse de,kadere isyan etse de şair sevgiliden; gülüm dediğinden vazgeçememektedir..Denemiştir kendini yargılamıştır ancak çaldığı her kapıdan eli boş dönmüştür.Vazgeçebilmek adına çareler aramış ama hep eli boş dönmüştür.O artık aşka mahkumdur.. Aşk mahkûmları şarkılarda neler söylüyor Katlanmayı bilmeyen aşkı çekemez Aşka mahkûm edilen garip gülemez Ben de yanmışım vallah senin gibi arkadaş Dünyanın derdi bitmez böyle arkadaş Ben de yanmışım senin gibi arkadaş Dünyanın kahrı bitmez bilmez arkadaş Aşka mahkûm olan gülmeyi unutuyor perişan, heder olmuş bir vaziyette dünya da cehennemi yaşıyor. Şairimiz için aşk bir mecburiyete dönüşmüş…Yaşamak sevgiliye bağlıdır artık onsuz yaşamak, yaşamak değildir..Tıpkı Zeki Müren şarkısında olduğu gibi Gitme sana muhtacım Gözümde nursun başımda tacın muhtacım Beni öldür öyle git Yaşamak için senin sevgine muhtacım Muhtacım gözlerine Muhtacım sözlerine Uzattım ellerimi Muhtacım ellerine gitme Şimdi bomboş ellerim Seni çağırır yaşlı gözlerim Muhtacım Beni öldür öyle git Yaşamak için senin sevgine muhtacım Sensiz bir dünyadayım Gerçekten uzak bir rüyadayım muhtacım Beni sensiz dünyadan Sonsuz rüyadan uyandırda git muhtacım Muhtacım gözlerine Muhtacım sözlerine Ruhumu ıstacak Sımsıcak nefesine gitme Gitme sana muhtacım Gözümde nursun başımda tacın muhtacım Beni öldür öyle git Yaşamak için senin sevgine muhtacım Yaşamak ve sevgili aynı ağacın dalları beraber yeşerecektir. aksi halde yaşam; kökü kurumuş bir ağacın tatsız tuzsuz rüzgar önünde savrulması gibi bir mecburiyetine dönüşecektir.. Değerli şairimizi güzel şiiri için kutlar başarılarının devamını dilerim… Tüm dostlara sonsuz saygı ve selamlarımla 27.11.2010 Perihan TUNÇOK KILIÇ ESMİZE İZMİR Başkası giremez, alamaz yerin. Yazmışım ben seni kalbime gülüm Açtığın yarlar kalbimde derin Kimseler yaramı saramaz gülüm. Seni sevdiğimi herkes biliyor. Deliymişim gibi bakan gülüyor, Güzelliğin beni benden ediyor Kimseler yaramı saramaz gülüm. Güzeller içinden, ben seni seçtim. Aşkın badesini sömürdüm içtim, Ben senin uğruna serimmden geçtim Kimseler yaramı saramaz gülüm. Aşkına düşmüşüm oldum bi-çare. Ne yapsam olmuyor gönlüme çare. Sensiz yüreğimden açılır yâre Kimseler yaramı saramaz gülüm. Ak karadan ayıramaz gözlerim. Taşa geçer sana geçmez sözlerim Senelerdir yollarını gözlerim Kimseler yaramı saramaz gülüm. Seni saramazsam inan ölürüm. Sevdan için cehenneme yürürüm Güldürmez kaderim bunu bilirim, Kimseler yaramı saramaz gülüm. DURAK YİĞİT neden böyle kaderim, Yıllar yılı perişanım hederim, Sen gelmezsen söyle nasıl ederim, Kimseler yaramı saramaz gülüm. Durakl YİĞİT GönüllerinŞaairi 2010...KOCAELİ |
Yine çok güzel bir şiir okudum ve dinledim
Eline diline sağlık;
saygılarımla...