)(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-)(((-54-)(-)(-)(
………………………………………………………………………………..
Arzıhâl Eylesem Ettiğin Cevri Arzıhâl eylesem ettiğin cevri Muhabbet arzolur yüze gelince Âşık öldürmekte akranın yoktur Bir dem işve ile nâza gelince Kaşların çatarsın gözün süzersin Her bakışta ciğerciğim üzersin Yâdlar ile yiyip içip gezersin İstiğnâ satarsın bize gelince Kaşların yay olmuş kirpikler oktur Korkarım sevdiğim âşıkın çoktur Peyitaht altında akranın yoktur Keman kaşın ile göze gelince Sen de mi öğrendin cefâ kılmayı Hançer alıp dertli sînem delmeyi Tenezzül etmesin bize gelmeyi Ya koçulur musun size gelince Kul Mustafa eydür bekler yolunu Rakipler de dermiş gonca gülünü Yâd eller de koçmuş ince belini Ya koçulmam derdin söze gelince Kayıkçı Kul Mustafa KAYIKÇI KUL MUSTAFA 17. yüzyıl halk şairlerimizden biri olan Kayıkçı Kul Mustafa, Cezayir’den Bağdad’a dek çeşitli beldeler dolaşmış, savaşmış, savaşlara destanlar, yenilgilere, şehitlere ağıtlar düzmüş bir Yeniçeri ozanı. Kayıkçı Kul Mustafa’nın doğum ölüm yıllarını bilemiyoruz. Yaşamı üzerine de açıklayıcı bilgilerden yoksunuz. Ölümünün, Abaza Hasan Paşa’nın ayaklanmasını dile getiren destandan, 1659’dan sonra olduğu sanılıyor. Böylece Kayıkçı Kul Mustafa’nın 17. yüzyılın ilk yarısında yaşadığı ileri sürülüyor. Kayıkçı Kul Mustafa’yla ilgili bilgilerimiz, onun şiirlerinden çıkarıldığınca şöyle özetlenebilir: Murat Reis’in ölümü (1609) dolayısıyla söylediği ağıt. Buradan "Kayıkçı" sanını Cezayir’de bulunduğu sırada, görevinden ötürü aldığı sanılıyor. Padişah 2. Osman’ın bir ayaklanma sonucu öldürülmesini anlatan şiiri, Şah 1. Abbas’ın Bağdad’ı ele geçirişi, 4. Murat’ın 1630’da Bağdad’ı kuşatması üzerine yazdıkları Murat Reis’in ölümünden sonra 4. Murat’a "kul" olduğu, olayların içinde yaşadığını, yaşadığı olayların da şiirini söylediğini açıklıyor. Bunların içinde en ünlüsü "Genç Osman Destanı"dır. "Genç Osman", 4. Murat’ın Bağdad’ı kuşatmasında bir birlik komutanıdır. Yapılan saldırı sırasında kaleden atılan oklarla yaralanıp, Dicle’ye düşmüş, boğularak ölmüştür. Yalnız Genç Osman eserinin asıl sahibi değildir.Gencosman Destanını ölmeden önce yeni çeri ozanlarımızdan birisi yazıyordu.Öldükten sonra son kısmını Kul Mustafa tamamlayarak eserin Kul Mustafaya ait olduğu bilindi. Kayıkçı Kul Mustafa’nın bu olayla ilgili olarak söylediği "Genç Osman" destanı kısa sürede bütün Anadolu’ya yayılmış, büyük ün kazanmıştır. Bugün bile "Genç Osman Destanı"nın etkisinin tümüyle silindiği söylenemez. Aslında, tarihlerin yazdıklarına göre Bağdad ancak 1638 yılında ele geçirilebilmiş, kale bedenlerine sancağı da Zor Mustafa Paşa dikmiştir ama bu olay kamuoyunda, Kayıkçı Kul Mustafa’nın dile getirdiği "Genç Osman Olayı"nın geniş etkisini silememiştir. Şiirlerinde kimi söylemelerde zorlamalar görülüyorsa da, döneminde halk beğenilerini zorlamayan, yalınlığı, içtenliğiyle geniş etki bırakmış, ozanları da bir ölçüde bu etki altına alabilmiştir. Gencosman türküsünde yapma destan kullanarak kayıkçı Yavuz Sultan Seliminde dilinden düşmemişti.Hasan Savaş’ın hindistandan getirdiği zenciler ve kendisi ile birlikte Kayıkçı Kul Mustafa Önem vermiştir ! ……………………………………………………………………………………………….. )(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-)(((-54-)(-)(-)( Dinle anlatayım yaptığın sana Nazar mı eylersin bize gelince Düşman aratmazsın sevdadan yana Kurşundur bakışın göze gelince Seni sevmek canım beter bir çile Dağıtıp saçların bırakma yele Gülücük saçarsın yabana ele Çeşmin yaşın salar koz’a gelince Başına her türden güller takarsın Takarsın da beni nasıl yakarsın Gerdan kıvırırsın dudak bükersin Sevdim seni dersin söze gelince Nasıl yanar sinen hele bir sevki Biter mi bendeki sevdanın şevki Odanda vurunca kandilin şavkı Ay gibi parlarsın yüze gelince Birkaç günlüğüne bir yere gitsem Yanında birine telefon etsem Şakacıktan şöyle kaşımı çatsam Kahrımı çekmezsin naza gelince Kızgınlıkla vaadinden dönerek Elleri dinleyip ve de kanarak Gizli gizli aldattığım sanarak Terk etmek istersin gaza gelince Lüzumsuz diyor ki sevdalın isem Yâr bana küsermiş ben kime küsem Al yanaktan bir kaç buse istesem Hayır olmaz dersin kez’e gelince Sadık Dağdeviren Aşık Lüzumsuz |