DUT AĞACI
ne güzel salınırdı dalların
rüzgarın ıslığıyla dans eder gibi ne güzeldi o aranızdaki doyumsuz ahenk ve ne güzeldi birlikte tuttuğumuz o renk sen maviye uzanırken maviyi düşlerdim ben sen bilmezdin bende söylemezdim koca gövden göğe yükselen azametli dalların çıkardığın hışırtıyla uykularımın ninnisi olurdun dut ağacı sen benim rüya ağacımdın güçlüydün güçlüydü çocuksu düşlerim sınır tanımazdı hayaller ve düşler bir hamlede gökten yıldızları koparır sererdim yere yada göklere uçar serilirdim uçsuz buçaksız bulutların üzerine ne sırlarımı saklardın sen sırdaşımdın gölgene sığınmışlığımda sen o vakitler kavakyelleri eserdi serde hayallerimiz ise perde perde hüküm sürerdi ortalıkda gözü kapalı bir cesaret ve yoktu ortalıkta böyle pervassızca dolaşan o melun esaret dut ağacı birlikte boy verdik cesurca senlen yüreğime düşen ilk zemherinin kirpiklerime düşen ilk çiyin şahidiydi gölgen ve ilk sobelendiğim yerdi o koca gövden hayata merhaba dediğim o gün şansmıydı şansızlıkmı bilmeden toprağa konmuştu seninde fiden belkide sırf bu yüzden fazlaca aşinaydık sen ve ben benim can dostumdun bilirmiydin bilmem hatırlarmısın birgün yeşil renkli kocaman bir böcek konmuştu yapraklarından birine hani kocamanda bir torbası vardı k o r k m u ş tum sanmıştım sana zarar verecek seni yiyip bitirecek bilemezdim ipek böceği dut ağacsız olamazdı ve aradaki ince bir aşktı şimdi yerinde yoksun nerde o tatlı meyven nerde güç veren o koca gövden nerde ipek böceğin nerde vazgeçilmez aşkın(m) nerde hayallerim nerdesin nerdeyim sende hatırlarmısın beni seni hatırladığım gibi özlermisin sende beni hoyrat bir rüzgardı esen hoyrat bir eldi seni kesen amansız hoyrat bir rüzgardı bizi yerimizden eden dut ağacı arasıra sende beni hatırlayıver anılara şöyle bir dokunuver 31.08.2010 ferhan erdoğan |