)(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-)(((-39-)(-)(
………………………………………………………………………………..
GÜLDÜR GÜL Seyrimde bir şehre vardım Gördüm sarayı güldür gül Sultanımın tacı tahtı Bağı duvarı güldür gül Gül alırlar gül satarlar Gülden terazi tutarlar Gülü gül ile tartarlar Çarşı pazarı güldür gül Toprağı güldür,taşı gül Kurusu güldür, yaşı gül Has bahçesinin içinde Servi çınarı güldür gül Gülden değirmeni döner Anı ile gül öğünür Akar suyu döner çarkı Bendi pınarı güldür gül Ak gül ile kırmızı gül Çift yetişmiş bir bahçede Bakışlar hâra karşı Hârı, ezkâr-ı güldür gül Gülden kurulmuş bir çadır İçinde nimeti hazır Kapıcısı İlyas Hızır Nân-ı şarâb-ı güldür gül Ümmü Sinan gel vasfeyle Gül ile bülbül derdini Yine bu garip bülbülün Ah-ı figanı güldür gül ÜMMÜ SİNAN Ümmi Sinan veya gerçek adıyla Yusuf (İbrahim) Antalyanın Elmalı ilçesinde doğdu. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Hayatı ile ilgili yapılan araştırmalardan bazılarına göre 1563-1567 yılları arasında doğduğu tahmin edilmektedir. Doğum tarihi farklılık arz ettiği gibi gerçek isminin de farklı olduğu ileri sürülmektedir. Bazı kaynaklarda gerçek adının İbrahim olduğu belirtilmektedir. İbrahim Ümmi Sinan olarak kabul edilen eserlerde ise, yaklaşık bir asır önce yaşadığı ve ölüm tarihinin de 1568 olduğu ileri sürülmektedir. Dolayısıyla zaman itibariyle arada çok önemli bir fark vardır. Ancak, gerçek adının Yusuf veya İbrahim olması ve yaşadığı iddia edilen dönemler arasında bir asır gibi uzun bir zaman bulunmasına karşılık, kendisine atfedilen şiirler, farklı iki kişi olma ihtimalini akla getirmemektedir. Tasavvufla ilgili yazılan eserlerde ve bazı mahalli araştırmalarda Yusuf adının daha çok kabul gördüğü anlaşılmaktadır. Yusufun (İbrahim) doğum tarihi kesin olarak bilinmediği gibi, görmüş olduğu eğitimi hakkında da fazla bilgi yoktur. Ancak, özellikle onun yetiştiği dönemde Elmalının önemli bir mevkide bulunması, burada mevcut olan medrese ve kütüphaneler göz önüne alındığında bir ilim irfan merkezi olduğu anlaşılmaktadır. Buradan hareketle iyi bir eğitim gördüğü tahmin edilebilir. Ayrıca, aralarında Niyazi-i Mısrî gibi ünlü talebelerinin olması ve bunların eserlerinde hocalarından övgüyle söz etmeleri de kendisi hakkında daha fazla bilgi sahibi olma imkânı vermektedir. Anne ve babası hakkında da yeterli bilgiler elde yoktur. Sadece Süleyman ve Selami Halil adlarında iki oğlunun mevcudiyeti bilinmektedir. Medrese eğitimini gördükten sonraki dönemde Halvetî büyüklerinden olan Şeyh Eroğlu Nuriye bağlandı. Medresede ilimle meşgul olurken buradan ayrılıp tasavvufa yönelmesinde gördüğü bir rüyanın etkisi olduğu belirtilmektedir. Bu şahsın vefatından sonra da yerine geçerek insanları irşat etmeye başladı. Şöhreti saray çevresine kadar yayılan Ümmi Sinan, gündüzleri kendi ismiyle anılan medresede ders verdi. Geceleri ise zamanını tasavvufa ayırarak vaaz ve nasihatlerde bulundu. İnsanları irşat etmekle meşgul olurken çok sayıda şiir kaleme aldı. Şiirlerinden oluşan iki eser vücuda getirdi. Tahminen doksan yıl gibi uzun bir ömür yaşadıktan sonra bazı kaynaklara göre Elmalı ve bazılarına göre de İstanbulda vefat etti (1657). Yunus Emre ve Mevlânânın takipçisi olarak kabul gören Ümmi Sinan, şiirlerini daha çok aruz vezniyle yazdı. Ayrıca hece vezni ile de yazdığı şiirleri vardır. Şiirlerinde kendi anlayış ve düşüncelerini, tarikat anlayışını dile getirdi. İnsan, varlık, ilâhî aşk gibi temalar üzerinde durdu. Yazılarında sade bir Türkçe kullandı. Çok yönlü bir insan olan Ümmi Sinan, yazılarında gerçek adını kullanmayıp mahlas olarak Ümmi Sinanı kullandı. Alim, müderris, şair, mutasavvıf ve ahlâk adamı olarak tanınıp şöhret buldu. Bu özelliklerinden ötürü zamanında çok sevilip sayıldı. Yunus Emrenin bir takipçisi olarak; ilâhilerinde İslam tasavvufu, aşk, yaratılış, varlık ve bilgi gibi konuları işlerken sade ama, önemli mânâlar ihtiva eden ifadeler kullandı. Ümmi Sinan ilâhilerinde kullandığı dil itibariyle tam bir Yunus takipçisi olarak ortaya çıktı. İlâhilerinde işlediği tema ve kullandığı dil, tanınıp şöhret olmasında önemli bir etken oldu. Birçok şiiri bestelenip dilden dile dolaşmaya başladı. kendisinden sonra gelen birçok şair ve mutasavvıfı etkiledi. Yaşadığı toplum ile bütünleşerek üstüne düşen görevleri yapmaya ve gerekli yerde insanlara telkinde bulunmaya çalıştı. Risale-i Nur ve Son Şahitlerde ismi zikredilen Ümmi Sinanın birkaç beytine de yer verilmektedir. Bir sohbet esnasında Üstadın talebelerinden Sabri, Süleyman, Bekir ve Tevfik, kendi meslekleri ve Sözlerle ilgili niyette bulunduktan sonra, Ümmi Sinanın Divanını rastgele açtıklarında karşılarına; hak söz, nur söz, ifadelerinin çıkması hayret etmelerine sebep oldu. Bu ifadelerle karşılaştıktan sonra eserin tamamını incelediklerinde, söz konusu ifadelerin sadece bu iki kıtada geçtiğini tesbit ettiler. Böylece hem kendilerinin şevki arttı, hem de Sözlerin hakkaniyetine ve nuraniyetine yordular. Risale-i Nurun basıldığı Sinan Matbaası ve Hür Adam Gazetesinin sahibi Sinan Omurun Bediüzzaman ile ilgili hatıralarında da Ümmi Sinanın ismi zikredilmektedir. Bediüzzaman ve talebelerinin çok sıkıntılar çektiği, Nur Risalelerinin basım ve yayımı konusunda her türlü engellemelerin yapıldığı bir zamanda Sinan Omur, kendi matbaasında Risale-i Nurun basılmasını sağladı. Omur, Bediüzzaman Hazretlerinin;Benim üç Sinanım var: Mimar Sinan, Ümmi Sinan ve Omur Sinan şeklindeki iltifatlarını aktarmaktadır. (Son Şahitler, 1. C. s. 94) Ümmi Sinanın Kutbül-Meani ve Divan-ı İlahiyyat adını taşıyan iki eseri vardır. Birincisinde daha çok tasavvuf ve yükselişe dair ifadeler yer almaktadır. İkincisi ise kaleme almış olduğu ilâhilerini ihtiva etmektedir. Türk-İslâm dünyasında önemli bir şöhrete ulaşmasında bu eserin etkisi büyük olmuştur. Bu eserinde iki yüze yakın ilâhi yer almaktadır. …………………………………………………………………………………………………………………………………… )(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-)(((-39-)(-)( Gül içinde bahçe gördüm Gül kaplamış gülüzarı Gülden başa çelenk ördüm Gül içinde buldum yari Ol Nebi’mde gülü koklar Gül kokuyor tüm sokaklar O güller ne sırlar saklar Gülden gelir aşkın narı Kan kırmızı gülün al’ı Kızıl,pembe gülle dolu Gülle başlar aşkın yolu Güldendir maşuk bizarı Yaban gülü albas gülü Sarmaşıkla kafkas gülü Beyaz olan gör has gülü Güldür şu ömrümün varı Bülbül sevdalanmış güle Gülden çeker imiş çile Aşık güle bile bile Gül sevdası onun hâr’ı Dikeni olsa da gülün Dalında bülbülü gülün Asaleti Hâkk’tan gülün Sevilmektir gülün kâr’ı Gül anlattık güle güle Hayrandır aşıklar güle Sevdalar yakışır güle Lüzumsuzum sil efkar’ı Sadık Dağdeviren Aşık Lüzumsuz |
Dikeni olsa da gülün
Dalında bülbülü gülün
Asaleti Hâkk’tan gülün
Sevilmektir gülün kâr’ı
Gül anlattık güle güle
Hayrandır aşıklar güle
Sevdalar yakışır güle
Lüzumsuzum sil efkar’ı
SİZİ GERÇEKTEN CANI GÖNÜLDEN TEBRİK EDİYORUM DEĞERLİ DOST YÜREK,BU KADAR EMEK VE EĞİTİCİ GÜZEL DİZELERİ PAYLAŞTIĞINIZ İÇİN.KLASİK OLSADA TEBRİK EDİYORUM HER DAİM OLDUĞU GİBİ MÜKEMMELSİNİZ.DEVAMI DİLEKLERİMLE SELAM SAYGILAR..