İSTANBUL SEVDASI
Kimler aşık olmadı, böyle nazlı geline
Kim bilir kaç sultanın, giriverdin gönlüne. Bu gelin saçlarını burçlardan savururdu Hasretti bir nizama, yola bakar dururdu. Bitmeyen sevda idi, büyüyüp filizlenen Müslüman -Türk ilinden bir yiğitti gözlenen. Bu düğüne hazırlık başlarken Edirne’den Kutlu zafer bizlere, müjdeydi Peygamberden Kabarmıştı bir kere, Haliç’in mor suları Bir korkulu düş oldu, Bizansın uykuları… Kör duman dağılmıştı, çekilip ufuklardan, Türk canından geçerdi, geçmezdi nazlı yârdan Ve gelir çatar bir gün. Gelir vuslat zamanı Ya gazilik vaktidir, ya da şehitlik anı Kalyonlar çekilirken tepeler üzerinden Top döğdükçe surları, yer oynardı yerinden Giyindi nazlı gelin, beyaz gelinliğini El eyledi burçlardan, haykırdı sevincini İki gönül bir oldu, bitti yürekte sızı, Sevinçten ağlıyordu; gökyüzüyle, yeryüzü “Asaletin, heybetin yakışır töremize Kutlu olsun gelişin, hoş geldin hanemize” Şükür dualarıyla secdeye çöker Fatih, Ak duvağı kaldırıp, bir alın öper Fatih Ve böylece son bulur, asırlar süren çile İki kaşın arası nurlanır İslâm ile. Böyle kutlu düğünün emsali yok cihanda Ol seyri ki cihanın; değişmişti bir anda. O gün bu gün İstanbul Türklük ile nikâhlı Uzar dünden bu güne, ve nesilden nesile Bu düğün yankılanır, asırlardır köslerde, Türk-İslâm ikbalinden batı sonsuz kederde Ey sevgili İstanbul, bu günde çok güzelsin Dalgalı saçlarını belik belik kim örsün. Halâ kavrulmaktadır, sevdan ile bu cihan O cihana bedeldir, Yedikule’n, Emirgan Topkapı’dan Eyüp’e muhabbet kucak kucak, Hiç böyle söker miydi, Kadıköy’de bu şafak. Ayasofya gözümde. Gözlerim derya deniz Niye böyle mahsundur, neden böyle çaresiz Oysa biz çözmedik mi, prangayı gönlünden Tut elimi İstanbul. Bırakma ellerimden. Hikmet ELİTAŞ |
Çok sevdiğim şiirlerinizden biri....
Dön, dön oku...
Tebrikler....saygıyla