Okuduğunuz şiir 30.11.2010 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
soyut patlama
gül küstü pembesine / sen doğmamıştın henüz yeşile dönük bir deniz çırpınırdı içinde ölü maviler ötüşürdü tepelerde öyle çocuktun ki korkuların ellerinde ipek örerdi bir ters bir yüz şiirler birikirdi kozanda kelebek olmadan pişirdiler seni
dağlar beşik olurdu eteklerinde eğrelti otlarının kıvrımlarında/ bir o yana bir bu yana kahverengi yel sallardı gökyüzünü öyle çocuktun ki neşen saçlarında bir mücevher sanki Sakladıkça dönüşürdü çalıntı sevdalara
ürkek günceler dokülürdü kaleminden bir fırtına uçururdu saman yaprakları göz yaşları kururdu üzerinde öyle çocuktun ki özlem ak bir güvercine dönerdi dizelerinde sen doğardın evren sessizleşirdi .....
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
soyut patlama şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
soyut patlama şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
"öyle çocuktun ki" Ne denir bu söze ne denir bu şiire İçimizde hala saklı kalabilen küçücük mutlulukları bozmadan koynunda saklayabilen çocuklar için okudum bu şiirnizi ; Teşekkür ederken size kurduğunuz cümleler adına...
Bu şiire yorum yazmadan geçmek istemedim. Ama yorum yapacak kelime bulamadım. Sadece anladım. "Şiir budur" dedim. Ve tebrik ederim. Teşekkür ederim. Böyle güzel yazdığın için. Selamlar.
sevgili şair benim sitede beğendiğim en iyi şairlerden biridir hem de hiç kuşkusuz...
özellikle hatasız kullandığı ve çok yalın kelimelerle ve çok özgün imgelerle okuru adeta şiirinde yürüten,sektiren yüzüne kâh tebessüm kâh hüzün kondurabilen ve söylemek istediğini çok edebi ve literal bir şiir diliyle anlatabilen bir hünere sahiptir...
şiire gelince;
sanırım şair içindeki aşk çağıltısının kendi dünyasına kattığı güzelliği ve ondan bıraktığı onda açtırdığı çiçekleri anlatmış..
o kadar güzel bir şiir dili ki hayran olmamak elde değil...
gül küstü pembesine / sen doğmamıştın henüz*** yeşile dönük bir deniz çırpınırdı içinde ölü maviler ötüşürdü tepelerde öyle çocuktun ki korkuların ellerinde ipek örerdi bir ters bir yüz şiirler birikirdi kozanda kelebek olmadan pişirdiler seni
şimdi burada gizil bir özne de olabilir belki yani öznesi bile gizli bir özlem ama ben bir iç ses konuşmalı bir aşk anlatısı olarak aldım... değişik bir anlatıda olabilir ki yüksek bir şiir okura düşebilen hayal yansımasıdır derim. yani o an okur ne isterse koyabilir ruhunaa bu dizelerden...
dağlar beşik olurdu eteklerinde**** eğrelti otlarının kıvrımlarında/ bir o yana bir bu yana kahverengi yel sallardı gökyüzünü öyle çocuktun ki neşen saçlarında bir mücevher sanki Sakladıkça dönüşürdü çalıntı sevdalara
aynen devam serenat! burada da sakladıkça dönüşürdü sevdalara ...dizesinden biraz daha yaklaştırıyor
ürkek günceler dokülürdü kaleminden*** bir fırtına uçururdu saman yaprakları göz yaşları kururdu üzerinde öyle çocuktun ki özlem ak bir güvercine dönerdi dizelerinde sen doğardın evren sessizleşirdi .....
ve artık burada doruğa vuran bir şırıltılı özlem..
çok güçlü bir anlatım. bir aşkın bir özlemin şiire yansıyan rüyası mı demeli yoksa bir sevgiliyi düşünen ve özleyen uyku arası ona hülyalar biriktiren ''özlem dolu bir ak güvercin''e çeviren ve hayal de olsa onun ellerini tutan ve o zaman dünyayı durduran!
kendi şiir tanımlamamda '' hayal dünyasında sıradışı dans edebilmek çabası'' derim
işte o kadar güzel bir dans ve hayal gücü ki tek kelime enfes...
Değerli şair bunca düşünü ve daha bin katını dilin ucuna mıhlamanız, işte şairlik edinimi ve maharetiniz.
yazdığınız palaştığınız için bir kere daha teşekkürler. ama şunuda diyebilirim ki rahatlıkla ben sizden çok daha kuvvetli şiirler okudum.
saygılar
Serhat AKDENİZ tarafından 12/1/2010 11:54:35 AM zamanında düzenlenmiştir.
Güne seçki olarak bu sayfaya taşına şiirin sahibini tebrik ederim.
Birkaç paylaşımda bulunayım bu anlamda. Şiirin soyut, somut ilşkisi yani imge kullanımı farklılıklar oluşturulsun diye fazla zorlanmış aşırı soyut biçimlendirilmiş. Bu şiirde genel bir tema elde etsem, onu destekleyen alt temalar binbir resmin içinde kayboluyor. Bu durum Ömer Nazminin dediği gibi şiirde bir yarımlık hissi oluşturmakla birlikte şiirin kendisinide ağırlaştırıyor. İmge kullanımı tartışmalı konudur, kimene göre çok ve ağır imge şiirden uzaklaşır kimine göre imge ne kadar yoğunsa şiir o derece gizemli o derece güzel olur. Ben birazdaha sade olmasından yana tavırlıyım. Serbest şiirin özgürlüğünü zorlamamak gerekir. Şunuda belirtiyim imge uygulamasında eğer sembolize edeceğiniz veyahut canlanmasını istediğiniz soyutluk mutlaka somut maddeden bilinenden elde edilmeli soyuttan imge edilmesi sanırım birçok kişinin günümüzde yaptığı imge kurum hatası (bence)
Şiirde dikkat çekici bir özellik (geçenlerde bu sitede bir kişi daha buna değinmişdi isim hatırlamıyorum ama çok doğru demişti.) şu -ler ve -lar yokmu gerçekten bazen süslü püslü çiçeğin kötü kokusu gibi oluyor şiirde. Bu ne kadar çok- ler -lar ben bazı yerlerde attım öyle hoş olduki o bölümler benim için. bakın;
''ölü maviler ötüşürdü tepelerde öyle çocuktun ki ''
Şimdi şiirin bu kısmında öylesi belirsizlik varki maviler belirsiz sadece renk algısı çok mavi anlamı veriyor heryer mavi gibi yine teperler ise aynı şekilde çokluk olarak her yan yani ne diyeceğiz o an görülen her yer mavi, ve tüm tepelerde (mavi)kuşlarda(kuşlar benim hayalim) ötüyor. Gerisini biçimlemek okuyucuya kaldı. fakat; ölü mavi ötüşürdü desem (zaten ötüşürdü maviye gereken çoğulluğu veriyor)tepelerce(burada tepe yapısının sürekliliği vurgusuyla yapılan çoğullama iki anlamda zenginlik koyar ortaya tepeleri okuyanda daha kuvvetli ccanlandırma ve devamında gelen ve çocuktun ki yapısıylada ses oluşturmaya yardımcı olurdu.
Dediğim gibi bu durumda şiirin genelinde görülen çoğul takıları idareli kullanmak şiir dilinde yardımcı olurken oluşturduğunuz biçime de katkı verir. Şimdi anlamında şiirde bir özne var bu çocuk olan (çocukluk masumiyet anlamında ) henüz doğmamış ama geriye dönük o doğumun lirikce yansıması yüreğe şiirde ifade edilmiş. Yazan kalem bence duygularının çoşkusunda 3 bölümde de doğum anında yaşadığını yaşanılanı anlatmaya çalışmış. Bunların etkilerini kendi dilinde söylemiş de buda şiirin öznesel kalmasına sebep gibi okuyucu kendine duygu nasıl çıkaracak, kendiyle nasıl özdeşliyecek bunun mutlaka gözardı edilmemesi gerekir daha birazda dışa vurumu olabilirdi.
şiirde ses konusunda birinci bölümde (e) (i) (ü) seslerinden bir aliterasyon görmek mümkün son bölümde ise (u) (e)(i) diyebiliriz. Son bölüm ilk dizede yine (ü) ile aliterasyon yapılmış diyebiliriz. Bunun dışında gördüğüm bir ses durumu yok . Yazan bu konuda sanırım bir birine benzer seslere sahip kelime kullnımından yararlanmış aslına bakarsanız çokda eğrelti durmuyor bu ses yapısı. Bu arada sesde sağlam olmyan yapı ritimi tabiki etkiliyor ve en önemlisi ahengi, eğer yalnızca sesli okuyarak vurguları yerine oturtmaya kalkarsanız sizde bazı yerlerde vurguların kendni göstermediğini göreceksiniz. Bence ince bir hece sayımı yapılabilirdi. Yani uzun kısa kelimelerin ve seslerin konuluşunda bir düzen tuturulsa bu dediğim aksaklık düzelebilirdi. Zaten aslında var olan bir ahenk bu -ler -lar çok olmasa oda daha net ortaya çıkardı.
Edip canseverin Bir sözü bence bu şiirin tüm yapısını özetler."Liriği söyleyen kimse, kendi duygularının bilincinden çok, duygu anının bilincindedir''
Aslında söylecek çok söz varda bize kalsın tat allım az şiirden. ŞİİRCE
Üzerinde biraz daha çalışıldığı zaman daha güzel bir şiir olacak. Özgün imgeler var harcatmamak lazım. Bir de şiir daha çok somut kelimelerle işlenmiş. Başlık ise "soyut patlama"... Daha farklı bir başlık bulanabilirdi diye düşündüm. Kutlarım sevgili şairemizi. Her daim saygı ve sevgi.
gül küstü pembesine / sen doğmamıştın henüz yeşile dönük bir deniz çırpınırdı içinde ölü maviler ötüşürdü tepelerde öyle çocuktun ki korkuların ellerinde ipek örerdi bir ters bir yüz şiirler birikirdi kozanda kelebek olmadan pişirdiler seni
Gül neden küsmüştü pembesine? yeşile dönük bir deniz neden çırpınıdı içinde? Ölü maviler nasıl ötüşürdü? Ve bir tes bir yüz örgüler tutunmak için miydi? Ve kim pişirebilirdi kelebeği daha doğamadan güneşten başka... O güneş ki; alıp en müstesna köşemizde sakladığımız? Yoksa o bir katil miydi?
öyle çocuktun ki neşen saçlarında bir mücevher sanki Sakladıkça dönüşürdü çalıntı sevdalara
Ve o çocuklar neden mücevherlerini saklama gereği duyalardı da, savurmazlardı neşeye. Kim çalmıştı onların sevinçlerini. Rakipleri mi çok güçlüydü? Doğa nasıl izin verirdi buna. Bir dengesi yok muydu zayıfı koruyacak. Elele verseler kurtarabilirler miydi neşeye parlayan mücevherlerini. Kimdi, neyin necisiydi bu sevinç, neşe, mutluluk iksirini çalan çocukların elinden. Hangi iflah olmaz canavardı. Hangi çiyan gibi sorular geldi aklıma.
ürkek günceler dokülürdü kaleminden bir fırtına uçururdu saman yaprakları göz yaşları kururdu üzerinde öyle çocuktun ki özlem ak bir güvercine dönerdi dizelerinde sen doğardın evren sessizleşirdi .....
merhaba usta sizi yeniden görmenin sevinciyle. tebrikler güne düşen şiirinizi kutluyorum düşleriniz yalnız kalmasın aşkal kalın
Ne denir bu söze ne denir bu şiire
İçimizde hala saklı kalabilen küçücük mutlulukları bozmadan koynunda saklayabilen çocuklar için okudum bu şiirnizi ;
Teşekkür ederken size kurduğunuz cümleler adına...