İP HESABIŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Bu bir manzum hikâye denemesidir. İlk kez böyle bir çalışmayı denedim. Ustalardan ciddî eleştiriler beklerim. Bu yolda çırakız. Ustaların örsünde dövülme vaktidir..
Bilir misin tasavvufta vardır bir "ip" hikâyesi Hikâyeyi bilen bilir, herkese vardır pâyesi. Uzatmadan söyleyeyim; döndüğünce garip dilim. Merak eder bir gün ağa: makberimde nedir halim ? Ünler hemen kâhyasını : "Tez bulun bir garibânı. Verelim de üç beş kuruş; yatsın kabre bir fecr ânı. Garip ama gerçek fakir beden beyin sağlam olsun. Münker - Nekir sualine hep helâlden cevap bulsun." Kâhya alınca fermanı, kesildi dizde dermanı. Nasıl bulsun böylesini, aklı savurdu harmanı. Tanıdığı adamları aklından geçirdi bir bir. Bir hamalda karar kıldı zaten hazırdı bir kabir. Sonra koştu da hamala derdini anlattı tek tek. Hamal için iş kârlıydı, ipi götürecekti tek. Yatacaktı makberine, lâkin ipi ile birlik. "İlk gecede bu âlemde nasıl olur imiş dirlik?" Zaten yaşar iken almış onun canını fakirlik. Ha bir eksik ha bir fazla... belki de bu son hakirlik. Alacaktı ağasından yüklüce bir hamaliye. Sermayesi ip değil mi.. hesap sormaz ki maliye. Hamal işe çok sevindi; şöyle kasılıp gerindi. Zaten boyu uzun idi lâkin mezar pek derindi. "Tamam!" dedi."Kâhya baba, sen bu işi kusursuz bil. Lâkin biraz ek olarak, bakkaldaki borcu da sil." Kâhya ona dünden râzı, bu da hamalın marâzı. Girince dar makberine, nasıl çıkar duy avâzı. Hamal koştu hemen eve, helâline verdi haber. "Bu gece ben misafirim,mekânım da dar bir makber." Sardı merak hatununu:"Bu ne iştir herif?" dedi. "Ziyaretin böylesini biraz etsen tarif" dedi. İkna etti hatununu "akçesi bol bir iş" diye. "Akşam eve gelir iken sana da var bir hediye." Sevinerek döndü geri koyuldu işe pek seri. Omuzuna attı ipi boylayıverdi makberi. Marabalar ile kâhya kaptılar hep kürekleri. Toprağını savurdular burkulurken yürekleri. Garip hamal kaldı darda ne bir ses var ne de gayda. Issız kabir pek karanlık kuvvetinden de yok fayda. Konulmuştu bir tek hortum nefes aldı yudum yudum. Dedi ben çok nöbet tuttum karanlıkta da uyudum. Tesellisi yüreğine kâr etmiyor kabir çok dar. Gelir şimdi Münker-Nekir eder âmâlden haberdâr. Sardı merak yüreğini düşünceye dalmış idi . Birden toprak sarsılarak zerre zerre hep titredi. Geldi melek sağ yanından, dedi: "misafirimsin sen." Solundaki lâfı alıp:"Söyle! Kimsin; necisin sen?" Hamal döndü de şaşkına ipini gösteriverdi. "Bu,bu.."dedi titreyerek."Rızkımı Hakk bundan verdi. Sırtlardım da ağır yükü,tuttururdum bir de türkü. Benden kahırlısı yoktu, istemezdim şalı kürkü. Helâlinden rızkım arar ekmeğime tuz banardım. Soğan kırar helâlimle, fakirliğe pek yanardım." "Uzun etme kısadan kes!" dedi melek, kükreyerek. "İpi nerden aldın? Söyle!" sol böğrünü de dürterek. Hamal buna pek bozuldu.."Yahu dur!" diyecek oldu. Lâkin melek pek sabırsız, hamalda bet beniz soldu. "Helâlinden kazandım ben. Bak, üstünde alın terim. İnandırmak için senden birazcık dikkat isterim. Ben Yaratanıma kuldum, neye baksam onu buldum. Dinlemedim kar ve tipi, ipimi eğnime aldım. Rızkım için hep yoruldum, karşılıksız yemedim aş. Çocuklarım ve helâlim, oldu bana gerçek yoldaş. İsterseniz onlara da soruverin birer birer. Diyecekler hepsi bir, bir; - Bu hamal kul doğruyu der." Sonunda sualler bitti... Lâkin, hamalı terletti. Melekler kabri terk etti; hamal kul feryât etti. "Çıkarın beni buradan! sorgu sual pek zor imiş! Verin bana urganımı helâl lokmam bir kor imiş." Ağa paşa bahşiş verir dünya için kâr ederler. Haram – helâl bilmeyene makberi de dar ederler. Çekti hortumun ucundan verdi üste işareti. Kâhya kaçtı korkusundan gösterdi tam beşareti. Marabalar kazdı tekrar makberini hamal kulun. Gördüler ki hesabı zor eğnindeki eski çulun. Ağasına ulaştırdı kâhya hemen haberini . "Zebânîler hesap sordu; titrettiler makberini." Dedi ağa:" Tez getirin şu korkusuz hamal kulu. Cevapları ezberleten yok mu bunun bir okulu?" Hamal geldi gayet süzgün gittiği andan da üzgün. Vallahi görmemiş idi bundan daha yaşlı göz gün. Vermişti ip hesabını ter damlası sayesinde. Yükselmişti hem rütbesi ünlendi pîr pâyesinde. Ağa ister tezden cevap: "Nedir günah, nerde sevap? Âmâlimin hangisinde cennetlere lâyık esvâp?" Hamal dedi:"Dur,hey ağa! dolananlar çok ayağa. Ben tek iple zor kurtuldum; sen dönersin bir çerağa." (muhacir bozkurt) Mustafa KÜTÜKCÜ 26.11.2010-Bayraklı/İZMİR. |