FıratSürek avlarından yağan kurşunlardan sonra Hapislikte perdeleyemedi akışımı Kollarım, kendini tutkuyla veren sevdaları sarardı yalnız Alıp götürürdü kopmak istediği yere Ölüme gittim kaç defa Gönlümde bir ateş taşırken Dicle! Ah Dicle… Seni sınırların çekilen ahı Seni hırçın seni engel tanımaz… Kaç defa sardın kollarını boynuma Kaç defa kaç defa olur verdin sularınla karışmama… - tarih şahittir KAÇ DEFA GELDİM YOKTUN İŞTE aydınlığında Kızıla boyanmış saçlar gibi susturulmuş bedenler taşıyordun sırtında Geldim Benlerimi alaşağı edip geldim Şahittir günışığı ve kara lastikler Gece ve korkular Coşkusundan dalgalanan Dalgalandıkça kuduran bayrağa dönüşüyordu: Özsuyunda gözeme bırakılan yüzler Neler taşıdım erimime bir bilsen Daye daye nidasıyla gelen ‘’kan akıyor fırat’’ serke Şaşkınlığı sonra… Görülmemiştir tek renk aktığım Böyle rahat davranmaz duysa öykümü yürüyen.. Sesimdeki çocuğun çğrısına uyarak sürdürdüm hep nümayişimi Bunca kahır, bunca acıya yataklık eden ben, koşarmıydım Koşarmıydım bu çocuk olmasa… Çok kafa yordum Zulmün karargahına sokuldum Ve sonunda öğrendim ki; Ciddi bir oyun aslında: dünyada yaşanan,insanı insandan ayıran Araya hudut koyan şu alçak paylaşım Şaşkın Küstah Aşağılık ömürlerin oyunu… Zehrini akıtıyor vatanıma… Uzak dur şimdi Dicle benden Kanım don yemiş sate üzüm tanelerinden Bulaşmaya kör olurum Uzakdur…yalnız kalbinle tut gürültümü Göçersem sebebimden… Haşin damlıyor şimdi gözyaşları tası ma Böyle değildi evvelden Anlamlıydı Bir kıpırtı barındırıyordu içinde.. Göçmüş gitmişler Kıyılarımda el sallayanlar Adres sormadan, gelmeyi düşünenin ulaşamayacağı yere… Tanıktım Sanıktım Bir zemheriydi vakit: Ferman verilip kuşatıldığım Dışarıda uçan Canına kaçan Buzul kesmişti Tutuklandım Yol değiştirmediğimden Karamsar olmayın! Güneş hep var Gün olur bulutlar ardında Gün olur avucumuzda Fakat öyle bir yerde var ki Öyle sıcak Öyle dost Öyle inat… Elvan elvan ve kararlı… Kurumadım bak Ak Dicle ekmeğimize ak.. 09.10.2002 F TİPİ HAPİSHANE/ EDİRNE Adem Tok |