Ab-ı Hayat Veren Didelerinle Buldum Vasfımı
Çekerken beni girdap gibi gözlerin içine
Ferruh bakışlarına aşina ahvalim Hangi cenahtan görsem Bî karar eder yüreğim Dâ-us-sılâ çeker mücerret ruhum üryan Dareyn saadeti diler lûtfundan gayrı Eylesen ihsan Mestane gönlüm dolaşır mecnun Leyla’ya duçar vird eder lisan Verdalara hasret ferdalar Giran haller sarmış gamm döker dilim Peymaneyle içerim aşkın şarabını Ab-ı hayat veren didelerinle buldum vasfımı Mes-ud bir haldeyim şakirane Ahu gözlerin ruhuma doldu Vasfın sineme bergüzar oldu Mahcup edaların hikmetiyle hemhal Marifet umman-ı deryaya taştı Hakikat bu keremkâr eyledin zatıma ihsan Mutmainn(e) ruhum oldu muvaffak Zatım zatına müştak şad olan haller şifadır gönlüme Melek… Ferruh: Mübarek, kutlu, uğurlu Ahval: Vaziyetler, oluşlar Cenah: Kanat, taraf, kısım Bî karar: Kararsız Dâ-us-sılâ: Sıla hasreti. Vatan hasreti. Kavuşma hasreti. Üryan: Çıplak Mücerret: Hâlis, saf, katışıksız, karışık olmayan. Tek başına. Çıplak, soyulmuş. Dareyn: Her iki dünya Mestane: Sarhoşçasına. Sarhoş bir kimseye yakışır surette. Duçar: Yakalanmış. Çatmış. Müptela Virt: Sık sık ve devamlı okunan dua İhsan: İyilik, lütuf, bağışlamak Verd: Gül Ferda: Yarın. Bugünden sonraki gün Giran: Pahalı. Tartısı ağır olan. Ağır. Dolu Gamm: Keder, tasa, dert, elem, kaygı. Peymane: Büyük kadeh Dide: Göz Vasf: Sıfat. Bir kimsenin veya şeyin taşıdığı hâl. Bir kimsenin veya şeyin durumunu anlatarak tarif etmek Ab-ı hayat: Kan. Ebedî hayata sebep olan hayat suyu (diye tâbir edilen) bu kelime, edebiyatta: "çok güzel ifâde, lâtif söz, parlaklık, letâfet" mânalarında geçer. Mes-ud: Saadetli, iman ehli olan, bahtiyar. Mutlu. Şakir: Allaha şükreden. Hâlinden memnuniyetini bildirir. Ahu: Gözleri çok güzel olan. Çok güzel göz. Sine: Göğüs. Sadır. Kalb. Bergüzar: Hatırlatmak için armağan, hediye vermek Ma-rifet: Bilme, bir şeyi cüz’i vecihle bilmek Hüner. Üstatlık. San’at. Tuhaflık, garip hareket. Vasıta, tavassut. İlim ve fenlerle tahsil olunan malûmat. İrfan kazanmak. Umman: Büyük deniz. Okyanus Derya: Deniz, bahr. Hikmet: Herkesin bilmediği gizli sebep. Kâinattaki ve yaradılıştaki İlâhî gaye Hem-hal: Aynı halde olan. İkisi beraber. Hakikat: Bir şeyin aslı ve esâsı. Mahiyeti. Gerçek. Doğru. Sahih. Künh. Sâbit ve vâki. Keremkâr: Kerem eden, ikram eden. Cömert, eli açık olan, bağışlayan. İhsan: İyilik, lütuf, bağışlamak. Sahilik etmek, cömertlik yapmak. Allah’ı görür gibi ibadet etmek. Güzel bilmek. Güzel eylemek. Mutmainn(e):İtmi’nanlı. İçi rahat. Müsterih. Şüphesi kalmamış. Emin. Muvaffak: Başarmış. Gayesine erişmiş. Ulaşmış. Başarılı. Müştak: Arzu ve iştiyak gösteren, fazla istekli Şad: Sevinçli, ferahlı, memnun, mesrur, şen, bahtiyar |