İSTANBUL'DAN GİDERKEN
Buruk bir tebessümün
Hıçkıran yalnızlığında. Mavilerin, sürgün oldu gönlüme. Oysa ben,seni koymuştum hep, Yürek sazımın hicran nağmesine... Sevgilim...İstanbul’um... Yine efkarındasın ömrün, Yine kapandın, Bulut bulut hüznüme. Saçlarında kırağı, Gerdanında kan… Bu kaçıncı gözyaşı Boğazına akan... Dün gece, Yağmurunda ıslandım sokaklarının, Asfalt yollar saçlarıma dolandı. Kız kulesi mahpus keman sesine, Hep hicrana aşina, Hep yalnızlık çağladı... Dudağımda son cigarası hasretinin… Son gün doğumu, Son alaca,beyaz düşlere… Kancık bir pusuda bekler yalan, Kirpiğimde kül,gözyaşımla oynaşan. Bıraktım; Hazerfan kanat çırptı ölüme, Raksa durdu umudu, Uçmasına uçtu ama Kanadından vuruldu... Kaç gecedir, Uykusuzumdum koynunda Geceler emzirdi beni, Geceler, Suskun düşlere gebe… Biliyorum, İflah olmam ben bu gidişle... Sevgilim... İstanbul’um... İlkbaharım sen oluyordun, Ve ilk yazım sen… Kaç tekbir yükseldi kim bilir, Göğe yükselen minareden… Şimdi; Dev çınarlar devrilirken üstüne, Varoşun,yeşil gözlü kızı üryan, Ne olur ağlama Ben giderken ardımdan... Oysa bir uçurtmanın, Üstünde seyretmeliydim seni, Saçlarını taramalıydım Çamlıca’dan, Haliç mahzun bakmamalıydı, Ve yanmamalıydı Cihangir. Böyle ayrılmamalıydık be sevgili. Böyle sallanmamalıydı ellerin, Böyle çaresiz, böyle perişan… Olmamalıydık; Böyle kan revan! Adımlarım hasretine doğru, İşgal altında bedenim. Yüreğimde binlerce yağma, Sonra tebessüm, Sonra o dua… Kendimden değil gülüm Eyüp Sultan’dan kalma. Oysa aşkın ezgisini sen yazmıştın. Sen yazmıştın, Kundağına sararken koca tarihi. Şimdi; Titrek bakışlarla, Silmek de ne? gözlerini. Hayat seninle başladı, Âdem’in Havva’sı sendin. Musa’nın asası sen… Fatih’in tuğrası sen… Sendeydi tahtı Belkıs’ın. Bülbül güle sende yanmıştı, Mecnun’a Leyla sendin, Kerem Aslı’ya sende kanmıştı, Ferhat’a Şirin sendin. Şimdi bırak beni, Ağır ve ürkek adımlarımla gitmeliyim. Neylersin ki İstanbul, Ben bu aşkı yüceltemedim. Neden, neden diye, Sorgularda sorma, Dün gece düşümde gördüm. Külünde çırpınan bir Zümrüd-ü Anka... Yamacına daha düşmeden şivan, Berfiniler uyanmamalı, Yar diye dikilmemeli karşına, Öyle süzmemeli gözlerini, Öyle bakmamalı sana. Şişli’de de açmalıydı kardelen. Yağmurunda yıkanmalıydı, Toprağına her gelen. Sularına uğramalıydı Nuh’un gemisi Böyle gitmemeliydi, Ve böyle bitmemeliydi. Büyüyen bir çınarın, Son aşk varisi... Bıraktım! Kisra yandı derdine, Bıraktım; Yıkıldı kahroldu işte. Tacmahal’in, gözleri, Dikildi nişanına, Mermer sütunları ağlar, Ayasofya aşkına... Piramitler kıskanır, Binlerce envarını. Herkeslerden sakladım Yosun tutmuş esrarını. Karacaahmet haykırır, Azrail’dir yoldaşı, Beyoğlu’ndan şimdi geldi, Kabristanın çağrısı... Taksim’e düştü alevi canın. Bin rad ile çınladı sesin Kimseler bilmese de, Bir ben sende, Birde sen bende yitiksin... Zemherine tutunmaz acılarım. Duydun mu? Sol yanı, Şakağına kurşun sıktı şu kadının... Pierre Loti’de hüzün gözlü bir adam. Gözlerinde hain gecenin çapağı, Sahi sen; Adı İstanbul olan sen! Kimden almıştın bu sancağı? Fatih’in nuru düşer baş ucuma, Ulubatlı Hasan ağlar Menekşeler sırça sarayında solar, Sütçüler küsmüş ahşap konaklara, Ahşap konak sana kırgın, Cayır cayır yanar. İşte böyle sevgilim, Şimdi bırakıp altın sarısı toprağını, Gidiyorum... Gidiyorum dilimde hasret türküleri, Ellerimde vuslatın düğümleri, Kör kurşunlar zulamda, Gelemezsem eğer, Sıkıp kurtulacağım şakağıma... Nazlı yar; İstanbul... Solmuş öfkende varken kar. Selam söyle deniz kızına, Boncuk gözlerini silsin. Selam söyle kaldırımlara Gölgeme hiç küsmesin. Oysa isterdim ki En hoyrat gülüşlerin, Narına yansın gönlüm. Yaş kemale ermeden, Koynunda bitsin ömrüm. “Yaşamak direnmektir” derdi biri, Biri bekler elleri koynunda, Biri ekmek derdine yanar, Mahcup eğerek gözlerini… Ben aşkına yazmadım, Hece yüklü methiye… Bu bir aşığın ayrılık mektubu işte… Daha fazla isteme! Kalem küstü kağıda. Kusura bakma gülüm, Dönüp bakmam ardıma... Haydi, son kez gir koluma, Gözyaşım umudun olsun. Son kez; Doğrul hasta yatağından Menekşeler kurtulsun. Yedi baldıran zehrine inat. Yedi gül toplasın tenin. Rüzgârına bıraktım saçlarımı, Poyrazların tarasın, Feryat figan sol yanında, Bırak engin ağlasın... Engin Badem |