Mir bedirhan
temmuzun serinletici rüzgarı
hafif hafif saçlarını okşarken güneşi bir anne misali sancılar çektiğini, anlatmaya yetmiyordu. Hüzünlü bir son bahardı Bütün hayallerini,umutlarını, Yaşanmamışlıklarını, Heybesine koyarak yola koyulmuştu Mir Bedirhan Onun için yepyeni bir günün Başlangıcı idi. Uzun bir yolculukta idi Uzaktaki tepeyi de geçtik ten Sonra dinlenmeliyim dedi Kendi kendine. Bir ara elini cebine attı Küçük aynasını çıkardı yüzüne baktı Kirli sakalları iyice Uzamışlardı Tek tük beyazlar vardı Simsiyah gözlerini aynaya dikmişti yüzüne iyice baktıktan sonra, yaşlanıyorum dedi kendi kendine. Sırtını bir kaya ya yasladı. Kalemini çıkardı kulaklarına, Sanki ilham perileri fısıldıyordu. Sevdiğini düşünüyordu. Titrek parmaklarında şu şiir döküldü . Ansızın uçuverdi gökyüzüne güvercinler, Kahır dolu bir utancı, Getirip bıraktılar, Yüreğimin dipsiz uçurumlarına. Şimdi ise temmuzun bir ikindi vaktinde, Üşüyorum. İsa aşkına Koş sarıl bana. İçimde güzeller mum alevinde Can veriyor. Buda çiçeğiyle süsle beni Buda çiçeği de olur mu diye Sorma Oluyor işte. Artık zemheri bakışların bile Şu yürek yangının Ne kadar Yalnız olduğunu Anlatmaya yetmiyor. O eskidendi Gülüşlerin bir şiirin Tenha sessizliği Kadar Güzelliği. Şiiri burada noktaladı O esnada gözlerini güneşe Dikmiş sarı yeşilimsi bir çekirge Üzerinden atladı. Çekirgeler tam tamına altı ay yaşarlarmış Kim bilir dedi beklide şu çekirge Kadar ömrü kısa olan kaç insan vardır. Ne zaman bir çekirge görse Derin ve tuhaf bir hayranlık duyar.. Biraz sonra başına geleceklerden Habersizdi. Bir çift göz namluya fişeği sürdü Nişan aldı Derin bir nefes çekti Ve tetiğe bastı Gözlerinde şimşek çaktı Mirin Başı döndü Gökyüzüne baktı Özgürce uçan bir kartalın Kanat çırpınışlarını Gördü Güneş siyah gözlerini kamaştırdı Kartalı kıskandı. Kartalla kurbağayı düşündü Kuyu dibindeki kurbağa Gökyüzünü kuyu ağzı kadar Olduğunu sanırmış. Özgürce uçan kartal Bir ses işitir izbe kör Karanlık bir kuyuda Cıyak cıyak öten bir kurbağanın Sesinden başka şey değildi Acıdı kurbağaya Hey! ! Kurbağa kardeş Dışarıya çıksana Ağaçlar gökyüzünün masmaviliği. Kurbağa haline, acımak yerine güler. Ey talihsiz kartal Senin gökyüzü dediğin ne ki Aha şu kuyunun ağzı kadardır der Kartal kurbağaya sen kuyunun dibinden bakınca Sana öyle görünüyor der Ama kurbağa bir türlü ikna olmaz Kartal kanatlarını büzer kuyuya bir dalış yapar Kurbağa bile anlayamaz Asil kartalın kuyuya dalışını. Pençelerinin arasına alır kurbağayı Tam çıkacakken kanatları dar kuyunun Taşlarına takılır Ve kuyuda esir kalır kartal Haline kahreder ama iş işten Geçer Ve kartalın kuyuda kurbağalaşma Süreci başlar Her gün birilerine gökyüzünün Masmaviliğini anlatmaktan Bıkmıştı Mir. Kendi sonunu o talihsiz Kartala benzetiyordu. Yaşadıkları ile kurguladıkları Birbirilerine karışmıştı Acaba hangisi yaşanmışlıklarıydı Yada değildi. Ve her gün birilerinin yaşamı böyle Ölümle sonlanıyordu Geride bırakacağı insanları düşündü Eşi kendi yatağında bir başkasına Yar olmaya çalışıyor Çocukların ise birilerine evlat.. Sende mezarında sadece olup bitenleri Seyir etmekle yetiniyorsun. Dostlarından bazıları gerçekten üzgün Bazıları ise sadece ayıp olmasın diye tabutunu Sırtlamaya çalışıyor. Üstüne toprağı attıktan sonra Her şey eski halini alıyor artık Yaşam sensizde güzel ve olabildiğince Mükemmelleşiyor. Ve sen artık yoksun dedi Kendi kendine mırıldandı. Kendinden utandı O siyah gözlerinin aralığında Koca ömrü O şiirlerinde anlattığı Benekli kelebeğin kanatlarında idi. Bir kelebeğin kaç gün kaç gece Yaşadığından habersizdi Sol göğsünde Bir sızı vardı Sol ayak topuğunda Soğuk bir ıslaklık his etti Göz ucuyla bakmaya çalıştı Ama nafile Takati kalmamıştı Yiğit bedeni kütük gibi Sırt üstü Yumuşacık toprağa Düşüverdi. Ancak o an haince Vurulduğunu anladı Beyaz gülmeği kan içinde kalmıştı Sağ eli son kez kan sıçrayan sazının Telindeydi Sazını sıkıca tutmaya çalıştı Yırtık ayakkabıları eskimiş Ve sararmıştı. Mir bedirhan ağrılıydı Çocukluğundan beri Gidemediği memleketi Doğubayazıtı, Ahmedi haniyi, İshak paşa sarayını, Ağrı dağını, Meteor çukurunu, Bir film şeridi gibi Gözlerinde akıp geçiyordu. Ve oracıkta Karıncalar örümcekler Yüzüne doğru üşüşmeye başladı. Dudaklarından Simsiyah gözbebeklerine Doğru ilerliyorlardı. karıncaların, Hikayesini anımsadı Biri telaşla Koşuşturuyordu İmdaaat! İmdat! Koşun canınızı kurtarın Biraz sonra gökyüzünde Asitli kaynar su yağacak Koşun koşun Kimse aldırış etmiyordu Deli mi ne….. ve hakikatten o an gökyüzünde asitli kaynar su yağmaya başladı kaçan kaçabildi bir çoğu ise oracıkta can verdi. At arabası yavaş yavaş ilerledi Manzara ortaya çıkmıştı Araba tamda karıncaların Yuvasın üzerine park etmişti Ve nerden bilecekti zavallı at karıncaların yuvalarının üzerlerine işemişti. Karıncaların dünyasında baktığında Durum gerçekten bir felaketti İnsanın dünyasında baktığında ise Oraya sadece park eden bir atara bası idi. Beklide karıncaların intikamıydı Dedi. Korktu ellerini kaldırıp Yüzünü temizlemek istedi O kadar çok kan kaybetmişti ki Parmaklarını dahi kıpır tadamadı. Korkudan Sol göğsünü delip geçen Hain kurşunun Acısını dahi unutmuştu. Korkaklığından dolayı kendinden Bir kez daha utanmıştı Yinede kendini sevmeye çalıştı Kahramanlıklarını düşündü Siyasi serüvenlerini Annesini Ve arkadaşlarıyla olan Paylaşımlarını. Anası heybetli Asil Yaman bir kadındı İskoçyalılara benzetirdi Anasını.. . İki damla yaş yanaklarından Dudaklarına doğru Süzüldü Kendi kendine tebessüm eti Bu hayta son tebessümü idi Ve oracıkta Can verdi Mir bedirhan. Cesedinin başına gelen eşkıya Elini kanlı gülmeğine götürdü Cebinde bir miktar para Söndürülmüş tütün sigarası Ve birde sıkılan kurşunun delip geçtiği Mektup. Mir bedirhanın açık kalan gözlerine baktı Elleriyle gözkapaklarını usulca kapattı Dudaklarındaki Hayatta son gülümseyişini fark etti Nedense onu sevdi Kendi kendine kızdı. Roger İşlediği onca cinayetten sonra İlk kez kurbanına Karşı tuhaf bir Duyguya kapılmıştı . siyasi suçlara karışmıştı çocuk yaşta ailesini terk etmişti yaşama dair tespitleri vardı Rogerin. Onun için aile evlilik Bir lağım çukuru idi Sev ama başkası içinde Anlam ifade etsin diyordu. Çocuğuna, eşine, tutkularına, Böylesine anlam verdiğin bir Yaşam Sırdan sunulu bir yaşamdan Başka bir şey değildi. Bireyi olması gereken realiteden Koparıyor bir paçavra haline getiriyor aşkımdır sevgimdir, Diye,yırtınan durumun Basit bir iç güdüsel yaklaşım olduğunu Fark edildi. Köleleştirici yaşam biçimi dediği Bu idi. Her türlü fiziki ruhi yıpranmaya Götürüyor. Bireyin kendisine ne yapması gerektiğini Kendisini daha iyi nasıl yaşatacağını Karar veremediğini düşünüyordu. Yaşamı açma savaşında istenilen Rol oynanamıyordu. Çürümüş çökmüş İlişkiler batağında Hayallerindeki insanı düşlüyordu. Özgürlüğün olmadığı yerde Aşktan asla bahsedilemezdi Onun için. Yaşam, Mutfak Lavabo Yatak odasın üçgeninde İnsancıklar manzarasıydı. Evlilikler de zamanla Duygular yaşlanır Paylaşılan hep suskunluklardır Anlat der Anlatacak hiçbir şey Kalmamıştır Her gün sorulan yanlış sorulara Verilen yanlış cevapların Nakaratıdır Boya küplerine banıp banıp Ruhlarını fahişece birbirilerine Pazarlarlar. Saçma sapan düşünmeye başladığını Anlamaya çalıştı. Ve kendini o tuhaf düşüncelerde Sıyırdı Rogerin ceza evinden ikinci firarı idi Titriyordu Mektubu okumaya Karar verdi. Mektup Mir Bedirhana babası tarafından Yazılmıştı Ve şöyle başlıyordu. Rahman ve rahim olan Allahın adıyla (Siz kendinize ulaşılamayacak kadar yüksekten kaleler ve surlar yapsanız dahi ölüm gelip sizi mutlaka bulacak. Her nefis mutlaka ölümü tadacaktır) ayetiyle başlıyordu. Mirim Bilmiyorum beni af edecek misin? Sana layık bir baba olmadım Seni çok ihmal ettim… Hiç değilse yüzüne söyleyemediklerimi Sana yazıyorum. O güzel yüzün bir an bir saniye Aklımdan çıkmadı. Küçükken annenle ben üzerine Titrerdik Sen hasta olduğunda bizde hasta olurduk Çoğu kez geceleri kalkıp Usulca üzerinden kayan yorganı örterdim Tanrıya şükrümü secdemi artırırdım Senin gibi bir yiğidi bana sunduğu için. Gözlerin zeytin siyahı Yüreğin bir çocuksu kadar masum Atik bir cengaverdin. Şimdi kim bilir nerde ve ne yapıyorsun Bilmiyorum. lakin bilmeni istediğim tek şey Seni hala çok sevdiğimi. Hep dürüst olmaya çalıştın Sana tavsiyem hep dürüst kal Açık ve kararlı ol Asla ihanet etme. Bir genç kızın gülüşüne aldanıp Kendini sakın kirletme. Helalinden başkasına Göz dikme. Yoksulu doyur Yetimi korumaya çalış. Kendinden unuttuğun bir takım yanlarını Başkalarında bulduğun an Duygularına yenik düşüp Nefsine uyma Rabbine secdeni artır Şükür et. Rabbinle aranı asla bozma Onun ipine sımsıkı sarıl Zira tek kurtuluş yolu bu Sakın aklından çıkarma. Verdiğin sözü tut Asla yalancılardan olma Ve hiç kimsenin Evetini yada hayırlarını Kabul etmek zorunda Olmadığını anlamaya çalış Sakın anlaşılmamak için Çaba sarf etme. Çünkü anlaşılmak istemeyenlerin Tek amacı bu Hayran kalınmak. İnsanın doğasında Ulaşmadığı anlayamadığı Şeylere derin bir hayranlık duyması oysa hayrancılık duyguları İşporta tezgahlarında Çürük bozuk malları ayırıma Benzer. Kim bilir kardeşin Roger Ne durumdadır. Keşke yıllar öncesi gibi Hep bir arada olabilseydik Diye mektup uzadıkça uzuyordu Rogerin gözleri fal taşı gibi açıldı Beyninde şimşekler çaktı Gözleri karardı Yüreği daraldı Ve çığlıklar atmaya başladı Oturup kardeşine Ağıtlar yakmaya başladı Ne yaptığını anlamıştı Fakat iş işten geçmişti. Kabil, Habil’i öldürmüştü. Habil’in cansız bedeni yerde yatmaktaydı. Kabil’i bir düşüncedir aldı. Habil’in cansız bedenini ne yapacaktı? Daha önce böyle bir hâdise vuku bulmamıştı, ölen insanın bedeni ne olacaktı? Kabil şaşkın vazıyette ne yapacağını düşünürken, başının üstünde dolaşan kargaların sesi onun düşüncelerini dağıttı. Karga sesinin geldiği yöne baktığında, iki karganın kıyasıya bir mücadele içinde olduğunu gördü. İki karga cansiperane kapışmışlardı. Derken ikisi birlikte yere düştü, biri diğerine son darbesini de indirdi ve darbeyi alan karga cansız olarak yerde hareketsiz kalakaldı. Kavgayı kazanan karga, gagasıyla yeri eşelemeye başladı, eşeledi, eşeledi… Ölmüş karganın bedeninin sığacağı kadar bir çukur kazdı. Sonra da gagasıyla ölü kargayı çukurun içine çekti. Sonra eşelediği toprakla, çukurdaki ölü karganın üzerini örttü. Uzaktan karganın yaptıklarını dikkatle izleyen Kabil, karganın kendisine verdiği dersi almıştı almasına ancak akılsızlığına da yanıyordu. Nasıl olmuştu da bu kadar basit bir hâdiseyi düşünememişti. Oturduğu yerden kalkan Kabil, bir çukur kazmaya başladı. Kazılan çukur Habil’i alacak seviyeye geldiğinde, Habil’i çukurun içine attı ve üzerini toprakla kapattı. O esnada beklenmedik bir sürpriz oldu Roger için. Yılarca aynı safta yer aldığı yoldaşlar Silah sesini duymuş, izini bulmuşlardı. Arkadaşları artık ona düşmanca bakıyordu. Hikayesi uzundu. Ne talihsiz andı. Emir verildi üç kişi birden üzerine yürüdü Elini arkadan bağladılar rogerin. Gözlerini de. Yaz dedi komutan Tutanak hazırlandı Adı: Roger Kod adı: azad Doğum yeri Ağrı Suçu: ihanet ve itirafçılık. Ölüm saati ve tarihi: ………… Namluya kurşun sür dedi komutan Emir yerine getirildi Son isteğin nedir diye soruldu rogere Boğazına hıçkırıklar düğümlendi Bir şeyler anlatmak istiyordu Bağırmak yada…… Ama hiçbir şey yapamıyordu. Bacakları, Titriyordu aslında. Belli etmemeye çalıştı korkaklığını. Bir çekirge kadar bile ömrü kalmamıştı. Usulca gözlerimi açın diyebildi Gözlerini açtılar. Mir bedirhanın Üzerinde çıkan tütün sigarası aklına geldi Cebimde bir sigara var yakıp verin bana dedi. Son isteği yerine getirildi. Söndürülmüş yarı sigarayı dudaklarının arasına Tutuşturdular. Derin bir nefes çekti.. Bir daha bir daha. O sigaranın hiç bitmesini istemiyordu. Nerden bilecekti yarım bir sigaraya Bu kadar sığıntı duyacağını. İçi parçalanıyordu. Ve nihayet sigara bitti dudaklarını Yakmaya başladı. Gözlerini tekrar bağladılar Ateş dedi bir ses Kurşun yağmuruna tutuldu roger….. Rogerin son çığlıklarını Kimse duymadı Tek duyan korkudan Uçan kargalar olmuştu. İnsanın döktüğü ne ilk Ne de son kandı.. Tekin Bayram |