Ölümü Sınamalı İnsan
Ölümü Sınamalı İnsan
tırısta seyreden yelkovanların terkisinde bir andan başka ‘an’a duramaksız rivayetleri korkudan menkul o bir varmış bir yokmuş yolcukta bin kere kendini sınayan ölümü en azından bir kere de kendi sınamalı insan bir kere de olsa elveda diyebilmeli kırmızı ışıkların mütebessim çocuklarına, önlüklülere... nefesin yetmediği yerde vazgeçmeye esrik olmadan yarım bırakmaktansa bir şarkının nakaratını ölmeli insan annelerin kundaktaki hayale ördüğü patiklerin çorap söküğü kıvamında zamanın karanlık perdesinden soktuğu eliyle söküp bir ucundan mazurlaştırdıkça ölümü kendine en vahim ölümü örebilmeli insan örneğin Boğaz’da sınamalı bir gece vakti iki uzak kıyı arasına yaymalı dünyadan geçen koca geminin sireninde hiçliğe duyduğun özlemi besleyen kulaçların gücü tükenedursun durmalı o an seyre konu film ki sevgilin gül kurusu mantosunun içinde çıkagelebilmeli zamanın “fi” yerinden yarım kalan nakaratı tamamlamalı kulağına sonra ince belli bardaktaki illizyona öykünmeli transparan içliğini sıyırıp ince belini kırdıran şerefin gibi kırabilmelisin orta yerinden kendini işte böyle! bir yarım ömür omzuna yüklenen ağırlığın omzuna yükleyebilmeli tüm ağırlığını ve sarkıtmalı yavaşça insan hiçlik kuyusuna o sahte varlığını Mehmet Dokumacı |
undertowdilber tarafından 12/25/2010 2:07:07 PM zamanında düzenlenmiştir.