İFTAR VAKTİ
Nasılda üzülmüştük uğursuz o gün.
Diller mühre bulanmış, Bakışlar hüzne çöreklenmişti. Göz yaşları kirpiklere salıncak kurmuş, Ayrılığın acısı iliklere kadar işlemiş, Ne son kez eller buluşmuş, Ne de veda için mendiller uçuşmuştu. Kaç mevsim değişti O uğursuz günün ardından. Kaç kez meyvaya durdu,bahçede ki erik ağacı? Bilirmisin, Kaç karakış sürdü,şu kısacık ahir ömrüm? Kırk yamalı abanın altın da pusup, Cama vuran yağmur tanelerini sesini dinlerken, Ayaz vurgunu gecelerin tortusu çöktü yüreğime. Yine de kaybetmedim umutlarımı. Sus diyordum, Sus ağlamaya yaralı yüreğim! Bizim sevgimiz bir günlük değil , B ir ömür için söz verdik bir birimize. Hadi sus artık,elbet bir gün dönecektir geriye. Her gece kim bilir kaç yıldız uyandı, Biçare gönlümün sessiz çığlıklarına. Aşkın secdesinde erirken usum, Bir kez olsun beddua için kalkmadı ellerim. Ben seni sevmemiştim ki zaten. Seni sevmek bir ibadetti benim için. Ben seni gönlümün minberi yaptım, Seni hiç sevmedim, Ben sana taptım!! Biliyordum bir gün geriye döneceğini. Ben seni öyle,böyle değil. Ben seni bir ananın evladını, Bir askerin Vatanını, Bir oruçlunun iftarı beklediği gibi tükenmez sabırla bekledim. Bak hala yüreğimde ki yerin sıcacık Üşümüşsündür, Ne duruyorsun kapıda gönül kapım açık Hadi gir içeri. /Ayrılık hiç olmasın artık küslüğü unut, Sevgin okyanus olsun nefret dağlarda bulut, Ben de cana can katar getirdiğin bu umut. Ey ebedi saadetim sol yanıma hoş geldin./ |