Sonbahar suskunluğuBİR SONBAHAR SUSKUNLUĞU Bir sonbahar suskunluğuydu dilime vuran Paslı sözcüklerin kendini yok ettiği, Tenime rüzgarın her vurduğunda Suya sabuna dokunamayışıya Asiliğime gem vurmuştu Tenha yüreğimde volta atan paslı sözcükler Her ne dese onundu. Bir sonbahar suskunkunluğuydu, Göğe uğulduyordu içimdeki serin Eylüller Göç etti kırlangıçlar, sessizdi evlerin saçakları Tercümesiydi sarı saçlı rüzgarlar Atlar gibi vuruluyordu şakaklarından Hatıralar. Sevgi pınarlarından akıyordu Kirpiğe tutunamayan damlalar Şairin ayak izleri kaldı toprağın göğsünde Bir köşede iki ayrılık vakti Eylül kayboluyor, eylül gidiyordu Acı bir burun sızlamasıydı Bahara duyulan özlem. Özlemler duyulsa da bahara Korkular sarıyor bedeni, Ya ömrüm vefa etmezse!! Korkuların üzerini örttü şair Bir avuç toprak ve dört mevsimle Bekle beni ey sarı sıcak. Sualsizce dinledi şair yüreğini Çatırdayan yalnızlık seslerine Ses oldu, kehribar gülüşleri Bir sonbahar suskunluğuydu, Bir iz bırakmalıydı ah! Rengârenk yaşama Hangi rengi alsaydı koynuna Hangi renge kırgınlığını bildirseydi En çokta hangi rengi sevseydi Toplasaydım hepsini rüzgârlarda savursaydım Hayale uzanan çocuk ellerim Okşasaydı, Gençliğimin yıldız düşen saçlarını. Bir sonbahar suskunluğuydu Şair sevdiğini koynuna alıp Sükût zamanlar içinde ölmek istedi. . 30.09.2010 Özlem ÇETİN MANİSA |
Kutlarim