DUVARLARIN DİLİGün düşer hükmünden, çöker karanlık Karanlık ışıktan çok kalabalık Kaybolup gideriz, sularda balık Karanlık yollarda gözlerim üşür Yalnız duvarların dili konuşur Geliriz göz göze iki lal gibi Bükülür boynumuz bir hilal gibi Bir cümle bekleriz "Gitme ! kal" gibi Beynimizden geçer uçaksavarlar Gitsek de bırakmaz kalın duvarlar Aşılmaz bir engel, her duvar kale Kucağımda kalır ağır ihale Kimler düşürüyor bizi bu hale Sen konuştun gece boyu dinledik Söyle aşılacak var mı bir gedik Yetmedi mi çektiğimiz zulümat Her gece bir duvar örersin kat kat N’olur bende olsa sende ki inat Bir çeper örersin her gün kederden Kalkmazdım bir daha düştüğüm yerden Yıkılır mı acep bir omuz versem Yahut bir falcıya dilek dilesem Ya Hak ! Deyip "Yıkıl karşımdan !" desem Dokuz doğururken her bir batında Yıkılır da ben kalırım altında Bir el inşa eder bir el ki oyar Dayanmak istersin zamansız kayar Gördüğün her duvar keskince bir yar Ne kapısı vardır ne bir pencere Oynar yüreğimiz göz göre göre Kaç duvar var birbirine dolaşık İçim de kök salar acı sarmaşık Yeter artık düşsün bir ince ışık Beni test ederken son kez imanla Dar geldi duvarlar daraldım anla Nereye yönelsem hep yokuş gibi Ormanlar ve deniz birer düş gibi Aşıp gitmek istiyorum kuş gibi Esir aldı boğum boğum hıçkırık Uç desen de artık kanadım kırık Hayrettin YAZICI |
Dilsiz kalsın diye gözlerimiz.
Saygıyla.