ULAŞAMIYORUM
sabah saat yediydi uyandığımda,
ve sen yoktun yanımda, öylece, sessizce gitmişsin, beni de yatağın kenarına itmişsin. ve sonra kalktım, bakındım sağa sola, bir not vardı etejerin üzerinde, buruşuk bir kağıda alelacele karalamışsın, önce bir göz gezdirdim, bir daha ve bir daha, anlayamadım sevgilim, "akşama yemeğe bekleme gelmeyeceğim" demişsin, ve daha bir çok cümleyi ardı ardına eklemişsin. sonra cebinden aradım "ulaşılamıyor" dedi, iş yerini aradım, "üç gündür gelmiyor ve iki gündür ulaşamıyoruz" dediler, hani bir kankan vardı, adı Ceyda, sonra onu da aradım ümitsizce, o da bana "geçen haftadan beri ulaşamıyorum" dedi. düşündüm, birtek ben sana ulaşabilmişim demek ki, yada ulaştığımı sanmışım yirmi yıl önce, seni evliliğe razı ederek elbette... seninle yatabiliyor, uyuyabiliyor, yemek yiyebiliyorsam, seni seviyor, saçlarını okşuyor ve öpebiliyorsam eğer, bir de seninle 4 tane de çocuk yaptıysak, "sana ulaşabilmişimdir" diyordum ki !!! bu sabahki ilk ve tek sessiz gidişini yaşattın bana, demek ki, sende ulaşamadığım bir zirve varmış, demek ki, sende ulaşamadığım bir Canan varmış... yirmi yıl oldu sevgili, dile kolay yirmi yıl... nasıl gizledin benden onca bakir topraklarını, onca keşfedilmemiş diyarlarını, duygularını... ve anladım sevgili, ben istediğimde değil, sen istediğinde sana ulaşabilmişim yıllardır. neyse sevgili, ben çok zor durumdayım sayende, sana ulaşamadığım için bu kısa mesajı çekiyorum, bir sorum var, kısa ve öz, "çoraplarımı nereye koydun, bulamıyorum da ?"... kahretsin işe de geç kaldım.... 11.Ekim.2010 / Mühlheim am Main Metin ESER |
Güzel bir "öze bakış/otokritik" okudum.
Çoğu insanımızın içinde olduğu ve bir türlü anlam veremediği olaylara kinayeli bir "göz atma" var şiirinizde.
Kolay kolay kendimizi eleştirmeyiz aslında. "Ne bekliyorum eşimden/beklentilerini karşılıyor muyum?" diye sormayız kendimize çoğu kez.. Öylesine bir birliktelik sürer gider. Ruhlar ayrı kaplara konulmuş buzdolaplarındaki buz kalıpları gibidir çoğu kez.. ancak kalıplarından çıkarılıp bir mayi içine atıldığında tanır buz parçaları birbirini ve içinde erir, kaybolurlar o mayinin.. Biz insanlar da hayat denilen mayi içinde eriyip kaybolan buz parçaları gibiyiz.. Kalıplarımızda iken ayrı, mayi içinde aynı olan ve kaybolan.. Keşke... keşke kalıplarımızın içinde iken birbirimizi/ kendimizi sorgulayabilsek/tanıyabilsek... eriyip kaybolmadan. Ama.. çoraplarını bulamadığında uyanıyor insan bazan..
Düşünmeye sevkeden, iğneleyen, irdeleyen şiirinizden ve hece/aruz yanında serbest tarzdan en güzel şekilde yararlanan kaleminizden dolayı kutluyorum..
Çorabınız kaybolmasın... :))
Sevgiyle, muhabbetle..