Unut(ul)ma İstasyonuŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Hem şiire adını hem de bana ilham veren Can Dostum Metin Akdeniz’e teşekkürlerimle...
aslında işim takipçilik, izini süren dedektif gibi adımlarının damgasına tutunuyorum parmak uçlarımla ve adım k/ayıplar listesine karışsın diye devriyeleri peşime takan suçlardan başı çekiyorum zulamda kendimi unuttuğum doğru adrese postalanmak için... bugün; seneler önce kendimi içime hapsettiğim duvarlar çarptı var gücüyle yüzüme iki adımlık telaşlı voltalara sığmayan özlemler yağdırdım gözlerime çeşme gibi aksınlar diye ellerime... sen mayınları döşüyorsun yüreğine inadına ben b/asıp geçiyorum dağılmış parçalarımla sen toplama gafletine düşüyorsun, d/ilinde yanık bir türkü ben kan bağışı derdindeyim toprağa ayaklarıma kapanıp "niye?" diye küfürlerini basıyorsun benim de sana bırakacağım vasiyetim bu işte anla! sonra söylüyorum ki sana; hani sen avuçlarımdayken ve yüzünde faaliyet göstermiyorken hüzün söylüyorum ki; aşk tüm yalanların ibadet yeri günahlarını bacak arasında toplayan adamlar ya da kadınlar ve veballerini boynuna asıp defterini temize çekmemiş veresiye borçlardır paçalarından sarkan sanırlar ki cennetin kapısında "giriş peşin fiyatına ya da taksitle" levhası asılı durur cennet ki; içinde kana bulanmadan özgürce oynayan çocuklar ve ellerinde uçurtmaları cennet ki; inananların Tanrı’dan istediği tek tapusuz güzergâh dünyadan elini ayağını çekenler ve tüm bağını koparanlar için huzura varmak diyorlar adına kutsal kitapta cennet ki; soru işaretlerine davetiye çıkartıyorsa ve içeri buyur ediyorsa aklın uzmanına danışmalısın çekiştirilmeden o yana bu yana gizlendiğin her yere oyun sanıp kaçırdığın gözyaşlarını yakalatmadığın için "mutlusun, tamam anlıyorum ama bunu bana yapma!" "anla lütfen beni anla!" öylece durmuş duygularına paydos veriyordun hiç yoktan gururuna mesai çıkarttığın saatlerde yüzümde asırlık bir kadın ve bağışlamanın yorgunluğu arka arkaya hizaya gelmeyi beklerken pişmanlığın ayak izlerini yok etme derdindeydi tırnaklarım anla! n’olursun bu işkenceyi bir daha yapma! ... dağların arkasına saklanan güneş küçülmüştü gözümde say ki saçlarını dağıtıp merhamet toplamıştı yüzümdeki gölden ölü şehirlerin düğümlenen hatlarında beni hayata döndürmeye ç/alışmışlardı sırf alçılı bacaklarımla ayakta kalmam ve her şeyi toza dumana katmam için bir yanım benden önce gitmişti uçuruma meyilli virajlarda ama kimsenin haberi olmamıştı bundan! köprülerin kısa fren mesafesinden düşüşlere geçmiştim kurnazca herkes balıklama atlarken ben kurbağalamayı tercih etmiştim kazara sırt üstü de düşmüştüm hançer gibi saplanmıştı b/ana ve ben her paraşütsüz atlayışta bir parçamı kurban vermiştim karanlık kuytulara sakat bir halde topallaya topallaya sanki can atmıştım ayakta kalmaya artık bedenimde oluşmuş bu fireler bile aklıselimdi hepsi yani anormal bir durum yoktu halimde abes duracak çünkü herkesin bir tarafı gitmişti kendinden herkesin bir yanı yarımdı önceden artık alışmıştı gözler birbirine y/amalı bakmaya! ... ben sizi sessizliğimde sonsuza dek uyuttum üzülmeyin artık! öfkenize söyleyin izine çıksınlar süresiz şimdi içimden bomboş geçiyorsunuz sadece işte siz bu’sunuz! Meral Gül... |
özgürce oynayan çocuklar ve ellerinde uçurtmaları
cennet ki; inananların Tanrı’dan istediği tek tapusuz güzergâh
dünyadan elini ayağını çekenler ve tüm bağını koparanlar için
huzura varmak diyorlar adına kutsal kitapta
cennet ki; soru işaretlerine davetiye çıkartıyorsa
ve içeri buyur ediyorsa aklın
uzmanına danışmalısın çekiştirilmeden o yana bu yana
Şiir miydi/düş müydü/YOKSA/DÜŞ/ÜN/ÜN müydü Şair bilmiyorum.Bildiğim mükemmel ötesi bir şiir okuduğum.