Yemen'li topal Abidin.....
nisanın sonuna doğruydu
dağlar,alasını almış bahara uyanıyordu… köyün yakınında,küçük bir yamacın yanında durdu epeydir doğmuştu gün dürtüyordu toprağı dumanlar çıkarıyordu… tam da tüten tümseğe,biraz sokarak değneğini aradığı yerdiki; yere inerek üzerinden eyledi eşeğini…. Hurcunu heybesini indirdi yavaş yavaş çulunu serdi eğimine güneş’in dik geleceği yere… önce kâhrıbar renkli tütün çıktı çıkından ses mecmuasının kaçıncı sayısı bilinmez Bitlis bu;başka yere serilmez…. ana yük açıldı nizami karamık çalısından kurutulmuş filizler baş parmak kalınlığı,bir karış boylarında aynı şekilde,kaideyle dizildiler….. sağlamdı eşeğinin yeri,boynunda torbası kalaysız küçük bir bakraç yanıyor,çalı çırpı iki taşın arası ve üstünde,sabahki öğün çorbası…. eğri eğri bıçaklar,törpüler ham sedefler minyatür mengeneler dizildiler birer birer….. oynaştı endazeler,çalı kökleriyle epeyce kocaman titrek ellerde,bilinmeyen hünerler açığa çıktıkça,devleşiyordu Abidin ağızlıklar,kirmenler….. topal Abidin bu; gururlu onyedi sene askerlik yenilgi tatmamış emeğinden başka ekmeğe,el uzatmamış……………………….Kasım Abidin amca;seni unutmuyorum.Mezarınada geldim,duydunmu beni. |
ancak daha güzel olabilrdi kaleminiz buna muktedir...
saygı ile...