Tuna'yla Yarenlik
ipsiz bir kova anlar beni bu dilsiz sularda
karanfilin yeşiline değmemiş bir vazo düşsel sevgiliye niyet edilmiş yarım bir gurbet şiiri anlar... sus Tuna! vurma yabancılığımı yüzüme yalnızlık indi mi hiç kıyılarına beklerken yitik bir mektubu / Nazım Usta ebeyim şehrin puslu bakışlarında önüm ardım dünüm bugünüm / yok işte sağım Buda solum Peşte zaman akıyor altımdan / bekle Tuna atsam kendimi davetsizce bir Macar güzelinin gözlerine yetişir miyim Nazım Usta’ya takaların sevinciyle Karadeniz’de ölü aşklar saklayan bir kuyuyum /sus ayna sürgün bir şiir dikildi mi hiç karşına gebeyim bu uslu şehrin kahırlarına dökülen bütün dizeler çıplaktır dilime imgeler tatsız anlamını bilmediğim bir boşluk iner salınarak dilsizliğimin kuytusuna güneş de çekilir birazdan uykusuna Kahramanlar Meydanı’nda unutulmuş bir veda kalır akşama Parlamento Sarayı’ndan sığınmacı bir yalnızlık Ve Nazım Usta’nın izini süren sen / Tuna... Budapeşte / Ağustos 2008 |
Hakikaten farklı ve ruh dinlediren bir şiirdi, ki bir o kadar harikaydı.
"Gökte bulut yok
söğütler yağmurlu
Tuna'ya rastladım
akıyor çamurlu çamurlu ..."
N.HİKMET RAN
Ruhu şad olsun ve saygıyla anıyorum.
Selam ve saygılarımla