Satirik Masal FincanıBir gülü kavanozundayken yakalamak için evvela sözlüklerin sivilcelerini patlatıp, kalemlerin kamburunu mimlemek gerekir. Ki radyonun kanatları üç şiir kaşığı kibritle tercüme edilebilir. Saçma mı geldi? O zaman balonların eteklerini kaldırıp havasına ağda yap. Ki elma şekerinin regl olması fotokopi makinesince de onaylanmıştır. Zerdali dalında ay kuyusu köreltir korkulukların bilinçaltını. Freud desen kavalı inkâr eder. Hipnoz zamanı görmek lazım Harran ovasını. Yorma boşuna uçurtmaları fayda etmez. Sen kuşlara ip bağlayıp kendi kuyruğuna dola güğümleri. Ki Düriye bir özge candır. "Herkesin şâne gibi sînesi" kalaylıdır. (*) Dimdik bir televizyonu tırmanırken kaybolan yelkovanın mateminden olsa gerek saatin satırsonrası kararması! Yoksa neden mavi yazan mızrapların tükenişi? Mesela minibüsleri cümle içinde kullansam durağı kaçırabilirim. Ya da yanlış kadınla sevişebilirim. Hepsi olası. Hepsi rastlantısal. Benim bildiğimse Sokrat’ın havai fişek içmeden evvel üç pare sis atışıyla internete küstüğüdür. Küsmüş yamukların açılarının toplamı ofsayt nedenidir. Ki e eşittir em ce kare diye bilinen özünde Malatya’nın bir ilçesidir. İnanmıyorsan anahtarı vereyim de kahve fallarına sor. Telvesinden sual olunmayan fincan bir ekmek, bir şişe süt bir de sigara verir misin? Hesaba yaz. Ben sonra senden tahsil ederim! Sepete asılmasana oğlum! Annen düşürecek yoksa seni! (*) Nahifi’den bir alınan bir cümle. Beyit’in tamamı şöyledir: Zülfüne bencileyin arz-ı ta’alluk kim eder Herkesin şâne gibi sînesi sâd-pâre değil |
Ah bir de anlasak yok mu ??
Emeğine sağlık...