GİDENLERİN ARDINDAN 2
OYSA HAYAT KOSKOCA BİR ŞİİRDEN İBARETMİŞ
İşaret parmağımın, Resmini boşluğa çizdiği, Ve sesimim alabildiğine, Adını haykırdığı bir zamandan geliyorum. Ve her gece; Özlemin,boyuma biçtiği kefenle uyuyorum. Ve biliyor musun? Artık hiç üşümüyorum. Bu gün gidişinin, Hesabını tutamadığım zamanındayım. Ve hala o ilk günkü kadar yanmaktayım. Bir gariplik var ben de bu aralar, Dalıp dalıp gidiyorum enginlere Cigaralar yakıyor dudağımı,unutuyorum işte Rüzgarların peşinde volta atıyor küllerim. Dedim ya ilk günkü kadar yanıyor işte yüreğim. Hep bir pencerenin önünde, Uzayıp giden yollara bakıyorum. Yalan değil yeşil gözlü, hıçkıra hıçkıra ağlıyorum... Gece çöküyor ağaran saçlarımın hüznüne, Bıyığımda gizlenen gülücükler bile yalan, Sonra; En demli kıvamından bir çayın tadına varıyor dilim. Ve yine aklımda sen. Oysa ne güzel demlerdin sen çayı, Hep ince belli bardakta içerdin. Sonra kızmaların geliyor aklıma, Bana tatlı tatlı söylenmelerin. -Aşkım... sigara içimesen,olmaz mı? -Olur du be yeşil gözlü olurdu da...içtim işte... -Aşkım...hava soğuk giy şu kabanını. -Keşke giyseydim be yeşil gözlü giymedim işte... -Aşkım... bu gün beni neden hiç aramadın. -Bilmiyorum işte neden aramadım ki. Neşet Ertaş türkülerine hayran eden sendin beni. Hani nasıldı o türkü; "Zahidem kurbanın ne olacak halim, Yine bir laf duydum kırıldı belim." Oysa ne güzel söylerdin be nazlı bebeğim... Ağır ağır yürürdün hep, Ben sinirlenirdim ıslanınca yağmurda. Ne bileyim yağmurun sana bu kadar yakıştığını. Ve gözlerinin yağmur kadar aktığını... Oğlumuz olacaktı oysa. Gözleri sana benzeyen. Sen bilmiyordun ama Rahmetli babanın adını verecektim ona, Sonra öpüp koklayacaktım. Sonra saracaktım bağrıma. Oğlum nasıl yeşil gözlü, Gül kokuyor mu cennette, Kaç huri yıkıyor gözlerini her sabah zemzemle. Bu gün gidişinin, Hesabını tutamadığım zamanındayım. Ve hala o ilk günkü kadar yanmaktayım. Anneni hala arıyorum,yeşil gözlü, Hala anam diye sarılıyorum boynuna, Sen kızacaksın ama, Ağlıyoruz her resme baktıkça. Geçen bayram yine gittim yanına, Yine aynı tatlıyı yapmış, Yine en cevizli kısmını sana bırakmış. Salonda hala ikimizin resmi var, Hani foto avşarda; Kırk dakikada verdiğimiz poz vardı ya hatırladın değil mi? İşte o resim; Geçen kızım senin resmini bulmuş, Baba bu kim diye sordu bana, Bu benim ilk aşkım diyemedim işte bağışla. Offf işte yine daldım gittim baksana; Seni hiç unutmadım meraklanma. Sen ilk göz ağrımdın gülüm, İlk bakışım hayata aşktan yana. Ne olur hayat işte beni kınama. Biliyorsun işte sendin, Ruhuma müptela sancılarımın sahipçesi. Senden başka kim ki? Omuzuma çöken yalnızlığın tarihçesi. Bu gün gidişinin, Hesabını tutamadığım zamanındayım. Sen bakma; hala o ilk günkü kadar yanmaktayım. Hayat bu; Kalana,gidenlerin ardından ağıtlar yakmak düşermiş. Hatta al kara yazmaları başına sarmak düşermiş. Oysa ben sana hiç ağıt yakmadım. Hiç bahtın ak rengini karaya boyamadım. Biliyorum sen benimleydin, Benimleydi geçen onca güzel günlerin anısı, Ve hiç ayrılık diye başlamayacak bu hikayenin yazısı. İşte böyle yeşil gözlü, Darağacında astım her gece hüznü. Bu gün gidişinin, Hesabını tutamadığım zamanındayım. Sen bakma; hala o ilk günkü kadar yanmaktayım. Kırık dökük bir yüreğin, Serçe ürkekliğinde kanat çırpışıydı sanki hayat. Adını anınca geliyordu damağıma o tarifsiz tat. Seni sevmek; Adı konulmamış bir bebek kadar masumcaydı. Ve seni sevmek; Akan gözyaşı kadar mahzuncaydı. Hayli zaman önce sana Göz yaşımdan işlemeli kolyeler yapmıştım. Hatta yine menekşenle konuşup, Onu bile ağlatmıştım. Sırça bir sarayda yapayalnızdım oysa, Ve koskoca bir caddede tek başımaydım. Geceydi,soğuktu. Çıldırasıya haykırıyordu sessizlik. Yıldızlar düşüyordu avuçlarıma Ve yol sana çıkıyordu, Her zerremde sen vardın. Tarifsiz bir sancıydı yüreğimde atan yanım. Bin esrara gebeydi,titreyen onca eyvahım. Yanağında her tohum gülüşünle filizleniyordu. Ve seninle merhaba diyordu hayata güneş. Biliyorum sendin bana mutluluk devşiren eş. Şimdi sessiz adımların ardındaydım, Birer birer yaklaşıyorum sana. Her nefes alış bin kırbaç vuruyor yokluğuna. İşte böyle yeşil gözlü, Her gece darağacında astım hüznünü. Ve alıp koynumda büyüttüm nazlı vuslat ölümü. Kimseler bilmiyordu oysa; bahardı senin adın. Sık dişini yeşil gözlü kavuşmak inan ki çok yakın. İşaret parmağımın, Resmini boşluğa çizdiği, Ve sesimim alabildiğine, Adını haykırdığı bir zamandan geliyorum. Ve her gece; Özlemin,boyuma biçtiği kefenle uyuyorum. Ve biliyor musun? Artık hiç üşümüyorum. Engin Badem |