Hey kuytulara sinen şebnem;
Sök köklerini,
O ıslak, karanlık,
Günyüzü görmeyen düşünceden.
Bir adım, bir söz, bir eşik;
Ve sonra,
Öyle bir
sevgi ki
Koca bir kainat içine sığar.
Durma vuran kalbin
Kanat çırpışları bu,
Sevgiyi gönlüne yazan Rab ki,
Sev sevebildiğin kadar,
Sana hiç sırt dönmedi
Senin yüz çevirdiğin
Kaç
zaman Bıkmadı, bırakmadı
Çünkü,
Varlığına rahmeti yazmıştı.
Ey güzeli seven
gönül En güzel sevmeleri bil
Ve dön kendi özüne;
Neden
şeytana kulak verir
Onca hakka kapalıdır sözlerin
Her hücren sana bağırıyor
Seni senden çok seven
Her an yaratan Rabbin var.
Diyorsun ki,
Ey deli derviş
Afyon mu içtin nedir derdin
Sevmeyelim mi?
Eşsiz bir tek yaşam mı istediğin...
Bu beden neden farklı
Neden güçlü, güçsüz
Eksik yüksek yanlarımız yok mu?
İnsan kendini teskin ettiği
Huzur bulduğu eş değil mi?
Ah asıl bu işte dediğim
Kör kaldığımız duyarsız yanımız
Denge değil mi
Bunca nizam içinde
Ahenk;
Adalet olmadan,
Hak bulunmadan
sevgiyi,
sevgiliyi
Nasıl buluruz;
Melek diye
şeytana
gönül vermek mi muradın
Bilmedin mi?
Bilebildin mi?
Gönlünü temiz bir
muhabbete bağlamak ne?
Ne kadar berraktır içtiğin pınar
Geldiği kaynak gökler mi?
Yer mi söyle.
(Eylül 2010
İstanbul)