Bir günah işlr gibi...
Gel sevgili bir günahı işler gibi
Yeniden sokulalım aşka, yasaklı ağacın gölgesine Soralım ışığın hecesine, gecesine Nerede yitirdik içimizdeki Âdem’den, Havva’dan kalma aşkın Son harfini? Kim serpiyor yağmurunu, hasretini bulutlarımdan Denizi boğan gözyaşlarımın cinnetine, çilesine? Kim saklıyor bir elmanın ısırığında Hayallerimi, didarımı? Bir günah işler gibi Kıpkırmızı Şimdi ateşi dinliyorum alacakaranlığın kızıllığında Deli deli cenneti yaşıyorum cehenneminde Neydi unuttuğumuz, ne kaldı yaşanacak Yalnızlığın kor gözlerinde Hep ayni melodi, aynı tını Kör bir sokak armonikacısı gibi Bir günah işler gibi Kıpkırmızı Kimsenin duymadığı, kimsenin görmediği Hayal perileri gibiyiz, gecenin gölgelerinde Eşkâlimizi ararken kayboluyoruz perdelerinde Yüzümüzü bırakıp başka yüzlerin sahnelerinde Yeni simalar çiziyoruz durmadan insicam insicam Ateşten şehirlerin mavisine, incisine Cam ustalarının bile fark etmediği Şafağın geceyle izdivacı gibi Bir günah işler gibi Kıpkırmızı Ah firak, ah kahpe felek söyle bana, Hangi ateş yakacak Küllenen gönlümün, kanayan yarasını Al işte geceler senin, eflatun koynunda Ey kahkahası dinmeyen çığlık İster yalan ol, ister gerçek İster unut, ister çekip git Ama öp olabildiğince sonsuz, onursuz Bakışlarına mühürlenen yar yarası, Gülkurusu gözlerimin yaşlarından Bir günah işler gibi Kıpkırmızı Ey unutuş, ey kahkahası dinmeyen çığlık! Ateşler yandı, işte acının harmanındayım Yanıtsız bakışlarım, bağbozumu sarhoşu, Hüznü lal gözlerine düşüyor Deli, deli Bir günah işler gibi Kıpkırmızı Geçtik en nihayet bal mumundan Hatıralar eskiten hayal köprüsünden Unutmayarak, ne varsa unutulacak Anlar, anılar tımarladık belleğin deli otlarına Kumdan çekiçler yaptık kırık kalplere Ve ateşi, mumdan öğrensin diye pervane, Alevlere attık aşkları virane virane Humus çamurundan biblolar oyduk divane divane Lüle taşlar dizerek, düşlere yatılı kaldık Yeni aşklara bekletildik, eskitme şarap gibi Bir günah işler gibi Kıpkırmızı Sımsıcak aşklar aradık Aranmak, arınmak için Sarhoş olmak için Beladan, Mevla’dan geçtik Acının gözlerinde yağmuru bekledik Sırılsıklam, çırılçıplak Yenisinde bulamayacağımız ne tatlar varsa Aşka dair Eskittik şarap gibi Bir günah işler gibi Kıpkırmızı Neydi unuttuğumuz, ıskaladığımız? Ne vardı yeniden hatırlanacak? Ey dilsiz sevda söyle bana Yeni avazlar mı? Bekliyor bizi Yoksa eksik bırakılmış sevinçlerimiz mi? Susmaya geç kalmış kör bilinçlerimiz mi? Örselenecek gurbetin sürgünlerinde Yoksa yine sessiz mi kalacak diller Gözler firar ederken, intizar aynalarına Ey dilsiz sevda söyle bana Bir sırrın mı var o el değmemiş Dudakların düşlerinde? Gülüşlerinde Deli deli Bir günah işler gibi Kıpkırmızı Ah yar, ne sır kalır ölümün çözemediği aşka Ne de hayatın kirletmediği bir tatlı gülüş, hasrete Acısı dinmiş, küf tutmuş bağrıma, Tayfun olup yağsan da Ateşim halen sönmedi Firuze Gecenin gözlerinde Yine sen Gel sevgili bir günah işler gibi Gel, kırmızı kırmızı Ayrılık dokundu Firuze, al işte gece senin Ateşim dinmese de efsunu ellerinde, Bak eflatun senin Gözlerinin rengi gibi Aşk gibi Kıpkırmızı... Aşk seyyahı (faruk tengüz) Karanlığını sarmalayıp güneşe bulanmıştı gecelerim Hüznün en yakıcı kızıllığına esir düşmüştü hecelerim |
DEĞERLİ DOSTUM ÇOK GÜZEL Bİ ŞİİRDİ YÜREĞİNİZE SAĞLIK SEVGİ VE SELAMLAR...