MEMUR HİCABİHep aynı merdivende selamlaşırdık Altmışikinci basamakta Hep yokuş çıkardı işi icabı Memur Hicabi Dert taşırdı ciğerlerinde iyileşmemiş Borç taşırdı cebinde ödenememiş Bir de kendini taşırdı küçük küçük adımlarla Hep küçük düşünürdü Memur Hicabi Borçsuz bir aybaşı Yarıya inmemiş bir un çuvalı Çocuklarına harçlık Hanımına bir anneler günü hediyesi Kendisine boğazlı bir kazak neden olmasın Ne güzeldi komşusunun koltuk takımı Biraz sıksa dişini alabilirdi belki Memur Hicabi Yakacağı biraz idareli kullan diyordu hanımına Ama ya üşürse çocuklar Ya sürünürlerse doktorlarda Anası da haber salmış gel diye Çok özledik gel de bizi gör diye Bir çıkış yol arardı Merdiven çıkarken Memur Hicabi Bir ev hiç düşünmezdi Bir araba hiç aklına gelmezdi Bunlar büyük şeylerdi erişilmezdi Bir beyaz koçlu kurban bayramı Hiç ufukta görünmezdi Hep küçük düşünürdü Memur Hicabi Hep aynı merdivende selamlaşırdık Altmışikinci basamakta Hep doğal söylerdi köylüce O hep öksürürdü öte dönüp yüzünü O hep derin nefes alırdı zorlanarak Parmaklarının ucuyla silerdi terini Daha da ağır yürürdü son zamanlar Memur Hicabi Bu gün Altmışikinci basamağın Hicabi’si gelmedi İlk kez selamsız geçiyorum burasını Ve Hicabi’nin çok aşağıdaki evinin önünde Alışılagelmiş bir cenaze kalabalığı görüyorum Memur Hicabilerin sonunu görüyorum Hayalleri çeyrek kalan. |
Hürmetle.