Kelebek Kolleksiyoncusunun HikayesiKelebek Kolleksiyoncusunun Hikayesi Yapraklarını açtığında arşivinin sarı kanatlı bir kelebek gördü bakımlı gün gibi taze bozovanın ortasında yakalamıştı ömrünün en genç yıllarında onun hüznünü ve bir resim vermişti ona sonsuzlukta öldürerek toplu iğneyi böğrüne sapladığında hiç kanı akmamıştı Sarı kanatlının... Sayfalarda kalakalmıştı hala taze hala çiğ üzüm hala ölümsüz .... Ya kızıl kanatlıya ne demeli sadece Türkiye’de yaşar o kelebek yakalamak için günlerce yayladan inmemişti yayla da böyle inatçısını görmemişti Yayla söylendi kendi kendine; kızıl kanat hadi git de kurtulalım esaretinden derdinden küllerinden türkülerinden hadi git kzıl kanat kondu avuçlarına kondu ölümüne giden yolda ölümsüzlük adına nadir bir türdü kızıl kanat yoruldu kızıl kanat vuruldu bir görüşte ona kızıl kanat .... Bir efsanesi bile vardı kırcıl kelebeğin onu gören ölürmüş taş olurmuş onu her yerde arardı ömrünün son zamanında iyice sarardı kırcıl mor kelebeği aramaktan yoruldu Lahey,İtanbul,Madrid yoruldu Tokyo hatta Osaka yoruldu Pekin Ötüken Yoruldu Karadeniz yaylaları taş olurmuş onu gören efsaneler yoruldu bir türlü bulamadı onu .. son üç nefesi kaldığında ağzına pamukla su verirken ölüm sonunda ona göründü kırcıl kelebek kelebeği gördü yıllarca aradığı kelebeği ellerini uzattı ona tuttu ellerinden suyu yuttu eser kalmadı artık nefesinden kelebek de onu sonsuzlukta uyuttu. |