kaçak
yürüyorum
ayak izlerimi silerken buğday tenli sazendeler yürüyorum altın, gümüş, bronz çağlar ardımda ensemde serinliyor iki ucu ..oklu gençliğim ayartırken aklımı asfalt yüzlü adamlar çürümüş çimenlere basarak yürüyorum ………… kıskanç bir flavtanın deliklerinde ruhum ölmekteyim yüzüme üflendikçe her defa gök keskin dişlerini geçirken buluta yıldızları göğsüme asarak yürüyorum en ağrıyan kemiğidir yalnızlık hayatımın iğrendikçe gecenin dürüstlüğünden kapı ararken kendine üşüyen anahtarlar azmimle kilitleri kasarak yürüyorum sözlerim vardı asla sınırları geçilmez ben kazandım nefretini azılı saatlerin marifetli sayarken ayaklarımı toprak bereketsiz mahsule küserek yürüyorum artık d/vurulmam için bütün deliler elde her şey yaşarken oldu bunu bilsin ölüler yollar flavtanın ve ruhumun peşindeler ……… gri gölge 2010 |
kaleminiz elem yazmasın
dua ile