VUR DAVULCU
VUR DAVULCU
Bugün hava bir başka; gönüllerdeki neşe. Sıraya geç gardaşım, el tutup, törece dur. Oyun ağır ağırdan, âhenkle halayı kur, Sen de durma davulcu, tokmağı davula vur. Sivas Ağırlama’dan gidip, Antep’e doğru, Zeybek, halay, horan, bar deme gardaş, hele vur Marmara’da Bengi var; Eğe’de Karşılama Anadolu Halay’ı, Semah Türk’e güle vur. Karadeniz’de Horon, Trakya’da Hora var Doğu’nun Bar’ı, ile Ege Zeybeği’ne vur Teke Zortlamasıy’la Kaşık ve Karşılama Atamız’ın oyunu, durma Atabar’a vur Kız oğlanlar el ele, halkım omuz omuza, Vur ki açsın gönüller; gönül neşe bula vur. Zurnam ötsün semada, bıraksın bir hoş seda Çomakçının sesine, her yer sarhoş ola vur. Çıksın halaycı başı, ayrılsın ekibinden Oynasın göğüs kalça; yürek coşup kala vur. Ekip başları, tor tay; hop oturup hop kalksın Dönsün eller havada; şahlanan taylara vur Alnında düğümlenip sırtından boşansın ter. Zurnayınan coşarak,şu boşanan sele vur Pantolonun gömleğin, savrulsun sağa sola, Oynayanın gülenin cılkı çıksın, hele vur. Vur hele vur davulcu; pilav pişip dola vur, Sekip varsam oyuna, gör şaşırıp kala vur. Dokuz Oğuz Çepikli, Kayseri’min Bızdığı, Aksederek zurnadan, gönüllere dola vur Kırılsın diz, dönsün baş, gel gel etsin, gözle kaş. Vur davulcu sesimiz yedi düvel, duya vur. Al yanaklı Türkmen’in delikanlı bıyığı, Buram buram terleye; kıvrılıp burula vur. Burda kardeşlik ola; barış mutluluk ola Dost ve düşman gururu, bu toyda kırıla vur. Kinimiz, dertlerimiz, intikam ve hırsımız, Toprak ile karışıp, toz ola savrula vur. Muhammed’in diniyle şu âleme bir nizam Bir başbuğun diliyle, tez elden yetişe vur. Ezanlar ses verdikçe evrenin boşluğunda "Allah!" diyen gönüller, secdelere gele vur. Ayağını yere vur, inlesin yer ve göğün, Dağlar, taşlar düşmanın başına yıkıla vur. Ne mutlu ki Türk doğduk, elbet öleceğiz Türk Türk’ün yüce dileği, gerçeğe erişe vur. Vur İsmail, Hayrullah, inlesin dağ ve taşlar Vur şehitler aşkına, Allah’ın aşkına vur... Abdullah Çağrı ELGÜN |