hebil
küçük sarı hüzün rengi çiçekleri
kara salkım salkım üzümleri gözyaşına durmuş... dere içlerinin kuytuluklarında söylenen bir içli türküdür hebil... mevsim kışsa hele bir de kar yağmışsa diz boyu bir başka ağıt duyulur yapraklarından. ve bir çınar.. tüm ihtişamıyla kollarını semaya açmış el el yaprakları hebil dört mevsim besler çınarı. giydirir koca gövdeye bir yeşil elbise yüreğiyle. bazan üşür... bazan ıslanır... bazan yanar kor ateşlerde, koca gövdeye sarılan dalları. dere kenarlarında koyunlarını otlatan çobanlar bilir en çok hebille çınarın hikayesini. çınar... bir yiğit delikanlı güçlü kuvvetli. mert olanlara ne kadar açıksa eli namerde bükülmez bileği eğilmez başı. yürekse yürek... ne insan vardır içine sığmayacak ne insancık. seveni de boldur, dinleyip akıl alanı da... hebil toprak rengi saçlarının kıvrımlarında gizler anasızlığından gelen hüznü zeytin yeşili gözleriyle içer doğan günün türküsünü. hebil, yüzünü çınara dönüp her sabah bir türkü tutturur; ’bir ay doğar ilk akşamdan geceden şavkı vurur pencereden bacadan dağlar kış imiş yolcum üşümüş...’ bir gökçe kuşun kanadında gelir sevda konar çınarın dalına. çınar daha bir dal verir, daha bir el verir gökyüzüne... hoyrattır zaman çığlar yuvarlanır tepelerden tutulur sevda yolları ilk akşamdan ve... vurulur hebil yapraklarından. güneş dupduruyken gökte rüzgar kovarken hüzün bulutlarını, gelir tüm kederler çınarın gövdesini mülk tutar... kemirir binlerce kurt gibi içten içe bu koca yiğit mert delikanlıyı. işte o gün bir hebil yeşerir çınarın nemli toprağında... ne güneş ister ne buluttan nem alır kendi yüreğiyle kendi gözyaşıyla sarıp sarmalar ulu çınarı... 30/06/2010 ödemiş |