Karadeniz Ekmeği…
Buram, buram kok burnuma…
Bitmeyen sevda gibi, Karadeniz fırınının bayatlamayan ekmeği… Önce sana doya doya bakayım Gözüm doysun, Hissedeyim ellerimle sıcaklığını Ben biliyorum senin ayrıcalıklığını İstemem sen varsan yanına katık Böyle gönülden nasıl birbirimize bağlandık… Derler ya Taş fırın erkeği Alet ederler erkekliğe ekmeği “Meşeler güvermiş varsın güversin” O meşeler kurusun da ekmek pişirsin… Tutar mı odun ateşinin yerini Fırınlara kim soktu bu elektriği? Kokusu mest eder gönlümü Sanki yedikçe uzatır ömrümü… İşte şu Laz ustam hamuru karsın, Mayalasın, O hamuru okşaya okşaya yuvarlasın Üstüne bir kalın çizgi Dilinde neşeli bir ezgi Zevk aldığı işinden belli… Atacak şimdi koskoca küreğiyle Pişirecek onu sıcacık yüreğiyle Ne kadar lezzet kattı ona bilseniz Alnının teriyle Para kazanacak emeğiyle… Kıvamında pişecek Soframıza düşecek… Tanımıyorum bu ekmek üstüne Ne türküler yazılır istenirse üstüne Hele o kokusu yok mu kokusu? Misler gibi… Buram buram… Gönül çekiyor vesselam… Direnemiyorum daha fazla Bir çimdik atıyorum ya kenarına Az, az, Biraz… Olamaz! Nasıl bu kadar canım çekti? İşte bu ekmek te bitti… 23.08.2007 Necati ŞİMŞEK Ankara |
Saygı ve selamlarımla.