anlamı ne?
Zifiri karanlık bir gece yarısıydı.
Dışarıda insanın içini titreten Bir fırtına vardı. Gökyüzünün gürlemesi uykumu kaçırmıştı… Yatağımdan kalktım, O güzelim yağmuru izlemek için, Sokağa bakan pencereyi açtım. Soğuktu, yağmur damlaları yüzüme vurdu, Ürperdim… Bir an! sokağın ortasında durmuş, Genç bir bayan dikkatimi çekti. Bardaktan boşanırcasına yağan Yağmura aldırmadan, Oracıkta durmuş, bana el sallıyordu… Üzerinde incecik bir elbise vardı, Sırılsıklam olmuş, vücuduna yapışmıştı. Kadın düşkünü bir sefil! Olduğum için, Gözlerim, Gökyüzüne bakan memelerinden Başka hiçbir şeyi görmüyordu… El sallarken, öpücük uçurmayı da İhmal etmiyordu avucunun içi ile… Bana “ne duruyorsun? Yanıma gelsene” dedi! Dikkat ettim, üzerindeki elbisenin aynısını, Evlilik yıldönümümüzde, Karıma hediye etmiştim… Yüzü, karımın yüzüne çok benziyordu, Bu defa çok korktum, telaşa kapıldım… Yatak odasına koştum! Baktım ki, karım mışıl, mışıl uyuyordu… Pencereye koştum tekrar! O kadının durduğu yerde, yeller esiyordu… Ortadan kaybolmuştu. Anlamsız bir korkuyla pencereyi kapattım, Tam perdeyi çekecek iken adeta dondum, kaldım! Islak ve soğuk bir el hissettim ensemde. Tiz bir ses ise kulağıma; “sana yanıma gel dedim!” diye fısıldadı… Hızlıca arkama döndüm! Aynadaki korku dolu bakışlarımla yüzleştim, Bir ciyak attı! İstemeden kuyruğuna bastığım küçük kedim… Karım; “Bu gürültü de ne? artık yatağa gelsene” Dedi, tüylerimi de daha fazla diken, diken etti! Benliğimi ele geçiren, içimdeki korkuyu yenip Dışarıya çıkabilirdim! Buna cesaret edemedim, Nabzımı uçuran! Bu korkumu yenemedim… Korkunç bir kuşku düştü içime! Elbise dolabına koştum, kapısını açtım! Şaşkınlıktan adeta dilimi yutacaktım! Evlilik yıldönümümüzde, Karıma hediye ettiğim elbise, Karşımda ıslak duruyordu… raviz demirel... |