masal
Kapımın gıcırtısı uykumu bölerken,
Soğuk, yağmurlu ve alkollü bir gecemin Yarısındayım. Sen geldin, saçların deniz kokuyordu… Ateşin yanında, İçindeymişsin gibi okuduğun masaldan, Palyaço kılıklı biri atladı, kitabın prensesli bir satırından. Manalı baktı, sonra deniz kumu üfledi yüzümüze, Küçücük avuçlarından. Uçuşuverdi saçların, ben de olmadık hayallere. Sakın toplama! Bırak, benimle uçuşsun saç tellerin, Avuçladın suratımı, dudaklarımdan öptün, Farkında bile değildin ama deniz koktu ellerin… Dudaklarımızda kaybolan kendimizi toplarken, Birden irkildin, İçinde, palyaço olmayan bir kitap okuyordum dedin. Korkudan ağlıyordun, küçük bir çocuk edasıyla yüzüne bakıp, seni güldürecektim, Ait olmadığı bir masaldan atlayan, Palyaço kılıklı, küçük adam; kaybolmasaydı, belki de, Senin için öldürecektim! Dert oldu benim, zamansız ve yersiz sevdalarım, Birer, birer yıkılan hayallerimize inat, Hadi, gökyüzünü maviye boyayalım! Düşleri kırılgan, hayallerden fırçalarımızla derken Sen geç kalmadın mı? Hıçkıra, hıçkıra ağlarken; bir ilkbahar dile dedin! Şu soğuk ve kapkara günümüzde tanrıdan, Simsiyah bulutlar çok ağır bir yük olmuş, İnmek bilmiyor sırtımızdan. Bin yıllık bir uykuya dalacakmış gibi ağırlaştı kirpiklerim, Kavgamızdan karanlıklar galip geldi, Pes etti, teslim oldu, sonra da yavaşça kapandı gözlerim… Raviz… |