serçe zamanı yitikleri
serçe zamanı yitikleriydiler
güneşe uyandılar güne dayandılar... yüreklerinde kulakları sağır eden bir karanlık, yürüdüler... ağaca indi güneş yaprakların kuytularına sindi... ve kanayan bir yürek gibi düştü yere.. ’kanayan yürek’ hatçe.. gül güzeli hatçe. yirmi yıl öncesinin gonca gülü... ırgatlık, ıraklık, bir de aymazlık yutmuş hatçe’yi... hatçeli gül güzeli yılları. komşu dilinde ’bir kambur hatçe’ kalmış ölgün bakışlı... gözlerinde ne umut ne telaş gözlerinde ne umut... ne hüzün.. güneşe uyandılar güne dayandılar. yürüdüler... süleyman... anasının birinci yiğidi boncuklu beşiklerde sallanan oyalı kundaklara belenen... adına niniler düzülen süleyman... umudun adı... süleyman... süleyman usul boylu yağız delikanlı gözlerinde kırgın bir dal el verdi gerilere.. güneş kuytularda dindi... _talip üçüncü umudun adı ikinci oğul murat düşünce naçar bir illete bir oğul daha diledi hatçe buralarda oğul bereket demekti..._ süleyman’dan el aldı talip talip gönlü yücelerde bir kuş.. aklı seherde bir deli yaprak.. nereden eserse rüzgar kim gel derse kim koşarsa talip orda.. talip her yerde talip serçeleri olan şehirler düşlemekte... iki kardeş güneşe döndüler yüzlerini yüreklerinde serçe zamanı şehirler.. ilerlediler.. ilerlediler... bir tas su döktü hatçe artlarından tez gitsinler serçe zamanlarına diye lakin tez dönsünler geçmedi yüreğinden gittiler... gittiler. gittiler... bir serçe zamanı bir büyük kente erdiler süleyman ve talip serçe yitiği zamanların içinde koca şehrin koskoca bir meydanında üstelik güpegündüz kimseler görmeden eridiler.. bittiler.. yittiler yitik serçe sehirlerinde kaç yürek kaybolur her gün, her gün kaç çocuk kaçırılır. kaçı faili bilinmeyen olur kaçı sırtında boya sandığı minik gözlerinin ucuyla bakar insanlığa... bilinmez... yitik şehirlerde yiten yüreklerin hesabı tutulmaz yitik serçelere mezar kazılmaz. 21/06/2010 ödemiş |
sağlıcakla kalın