HUZUR EVİNDEN SESLENİŞBir zamanlar çoktu eşimizle dostumuz Çok para ediyordu tüyümüzle postumuz Düştük şimdi artık elden ayaktan Tilkiler yiyor yaptığımız kaymaktan. Soruyor evlatlarım telefonda halimi Dizelere döktüm işte arzu halimi: Şükür aç, açık değiliz evlat burada Yem olmuyoruz domuza, çakala, kurda Yemekler yapılıyor kap, kap yağsız, tuzsuz Eller üstünde tutulsak ta herkes mutsuz ‘’altın kafeste kuş demiş ille vatanım’’ Sizleri yetiştirmekte geçti bütün zamanım Neler umuyordum sonunda neler buldum Vefasızlık yanında kırıldı kanadım kolum, Kaldım bir köşede dertlerimle baş, başa Şikayetim yok yaratana sümme hâşâ! Arıyorum sizi Kerbelâda su gibi Yaşıyom ölü değil, ölüm uykusu gibi Ziyaretçiler geliyorlar ara sıra Nerdesiniz sizler, gittiniz mi mısıra? Gelin ayda bir hiç olmazsa iki ayda Şu yaralı kalbim bulur belki bir fayda Yük olmazdım oğul yanınızda olsaydım Batar mıydın sofraya bir kap fazla koysaydın? Bilirsin ayırmam hiç yiyecek içecek Giyerdim olsa eski, püskü giyecek Sizleri üzmez hep sözünüz tutardım Zehir olsa sözünüz yine de yutardım Ne oldu soframızdan kalmayan dayına? Nerde o komşular bayılırdı çayıma, Sayemde gördüydü amcan sırtında aba Hangisini anlatsam tuz basılır yarama Korkmasın kimse verdiklerimi istemem Böyle yazılmış kader istesem de silemem Yeter ki gelin hiçbir şey getirmeyin İstemem beş para dahi vermeyin Utanıyorsanız boş kutuyu sarın getirin Bal sayarım istersen dağdan kar getirin Böyle sürmez bu gidiş,gün ola devran döne Kişinin yaptığı bir gün gelir önüne Örfleri, adetleri yıkarsan böyle eğer Elbette olursunuz siz benden de beter Geçiremiyorum sözü şu deli gönlüme Şimdi gelmezseniz sakın gelmen ölüme! |