Karışık Ankara Havaları
Bir intihar alacasında akşam oluyor.
Sular yorgun gün durgun. "Ankara’ya kar yağdı güller altında kaldı" türküsü yarıda kesiliyor. Şimdi "Hasan Mutlucan" söylüyor. Kol başının kır atı şahlana dursun. İşittiğime gör postallar kadife kaplıymış, Mışlı mişli zamanlardanmış darbe emici tamponlar. Yortudan yor’u çekip almışlar tu kalmış. Şimdiki zaman yol yorgunu sular gibi al aşağı, Fuları boyundayken, Bir şapka yuvarlanıyor yokuştan gazellerle koyun koyuna. "Güneş Motel’de" satışa geliyor ten yerine tin hükümetler düşüyor. Sandalye sayısı sayısal üstünlük siyasal üstünlük dalaveresi. Mebus alaveresi sallı selli kelli felli beyanatlar gırla gidiyor. Koca koca adamlar bir araya gelemezken Zincirbozan’da aynı kaderi paylaşıyor. Sınırda bekleyen tarlanlar bayram ediyor. Darbler,muhtıralar parçalı bulutlu martlar buz tutan eylüller. Kibrit suyu özgürlüğün köküne. Tabii senatörler tarihe karışıyor. Caligula’nın atı tırısta bocalıyor çekiliyor yarıştan. Filler tepişirken çimenlerin feryadı duyulmuyor. “Sunucu ” hava durumunu sunuyor, politkacı halkı sınıyor. “Yüksek eyvanlarda bülbüller”ötüyor. Yüreklerde od gözlerde hasret tütüyor. Ufuklar sisli puslu cirit atıyor kalpazanlar korkuyor namuslu. Vatandaş oy diyor, soy anlıyor oy alanlar. Yalanlar almış başını gidiyor talanlar hadsiz hesapsız… Geriye masat kalıyor hasat başka bahara. Yara büyüyor dikiş tutmuyor yama. Fujiyama yanardağı yüreklerde üşüyor. Ar dağı nar dağında tutuşuyor hayaller bitiyor çelişki kol geziyor. Demokrasi gömleği dar geliyor, ateşten gömlekler biçiliyor. Başbakanla, bakanlarının asıldığı diyarlarda şaklabanlar kuş tüyü yataklarda, Kuş sütüyle besleniyor. Açılımın açı ortayı tay tayların tayına takılıyor. Anayasa paketinin maketi eti ucuzlatan suyu kara yahniye dönüyor. Ocaklar sönüyor Karadon Kömür ocağının derinliklerinde. Televizyonlarda arzı endam ediyor erenlerle cerenler. Anaların yüreği yangın yeri, siyahın içinde ak alınteri.. Misket çalınmıyor, çalınan var alınan yok. Solgun benzi nicedir Ankara’nın. İçindeki yaranın merhemi olacak denizi yok. Bir eksik etektir denizsiz, solgun benizli kent kahırlı. Sakinleri hırlı sabırlı… hınca hınç otobüsler gelir gider. Bu güz mevsiminde hüzün tarlasıdır gençlik parkı. Bundan sebep plakta “Düşen bir yaprak görürsen beni hatırla demiştin./ Biliyorsun seni ben sonbahrda sevmiştim.”şarkısı çalmalı. Kuğulu hasedinden çatlamalı. Solgun bir yüzü var nicedir Ankara’nın Güzü, çarpımı akın karanın. Altındağ bölük pörçük evler yamalı. Çankaya mağrur yapılarında gurur. Atakule çalımla durur bakışları dört yanında gezinirken kentin. Ayrım yapmayan güneş her yere aynı vurur. Banal ilişkiler sanal âlemde nal toplatır aşka. Yenidoğan başka Çayyolu başka. Tuzu denize hasret kentlerden biri Ankara. Tuzu kuruları var, yok ekmeğe muhtaçları ,tokları açları… Denizsizlik içinde kadim bir yara, kimi veziriazam kiminin bahtı kara. Bir bozkırdan başkentliğe yolu çıkan bahtlı Ankara… Ankara,29.05.2010 İ.K |
Bu güzel şiiri ve çok değerli şairini yürekten kutluyorum… Selam ve dua ile