Verda...
Bir şiir alır beni senli gecelerden
Avuçlarımda alfabemi köreltirsin verda Omuzlarıma yüklerken ikimizin kadim aşkını Aşkına gark olduğumu vasiyet ederler Kelimeleri sarhoş cümleler verda... Bir rüzgârın gölgesinde izledim güzelliğini senin Nasılda utanmıştı yıldızlar verda Mehtap rükû ediyordu güzelliğine Afakımı örselemişken rüzgârın gölgesi Ay ikiye bölünmüş, Seni, bana rivayet ediyordu verda... Serenatlarını bitirip Aşk Bülbüller susmuşken sana Güllerin hala gül sesi yankılanıyordu tuna boylarında Aşk seni susuyordu bilfiil Ben lal değilim kusuruma bakma Senin aşkına ben sus’ âmâm verda... Ben seni Ferhat’ın suretiyle sevdim Ve severken ne kadar da şirindi yüreğim Ne olur çiğne beni güzelliğinle verda Senin güzelliğinin olduğu yerde Ben la-yezal cemaline adanmış bir Adağım verda... İşte ben seni böyle sevdim verda Bazen vahalardan esen bad gibi Bazen de aşka edilen yâd gibi Ben seni İsrafil’in nefesi gibi sevdim verda Dünyevi değildi Cennet gibi, aşk gibi, sen gibi uhreviydi verda... Visalim artık ne kadar bitkin Aşkına misal olmaktan yoruldu kalbim Varlığın; yokluğa yazılmış bir şiir kadar uzun mudur? Verda O yosun gözlerin bu sefili görmez mi artık? Bu Aşk bu kadar kor mudur? verda... Ben vebalini heybeme sırtladım bu aşkın Dizlerinin önünde; boynumu vursa bile cellât Başım gözüm üstüne verda... Lütfen beni verda’ma bağışla Ey Rabbune’l a’la... Yosun gözlüme ithafen... |