Hangi günahın azabına metfunum!Henüz karanlığın ilk bakışlarıydı Gün kuşatan kasvetin sancısıyla ve hicranla yol alıyordu Makûs talihin gazası, silinmeyenler olarak anlamlaşan bekası düşündürüyordu Nereye baksam, sinemin en bakir ikliminde demlesem kar etmiyordu zira biliniyordu Dağın bir yüzünde bekleyen ağacın Yalnızlığı içimi burkuyordu, ne gelen, ne giden kimse yoktu Çığlık çığlığa yarışa başlamış, şakımalarıyla sükûneti ayıltan hüznün feryadıydı Temaşasında hayrete düştüğüm ve esrarıyla efkârını merak ettiğim mah kuşatıyordu Yıldızların raksını seyre koyuldum Mümbit toprağın kokunu yüreğimde duyarak sualler açtım Kıt aklımla, irfandan arî varlığımla, ilimden nasipsiz zihnimle tefekküre yöneldim İçimin burukluğunda kat etmiş olduğum onca yılları, bizar bırakan anıları derledim Neydi kalbimi hüzne gark eden hal Ruhumun hicran damlalarını durdurmayan anlamlı melal Sine-i sürurumdan kopan yaprakları, alıp götüren çilenin feryadını yüreğimden al Ağlamanın bizarlığında hıçkırıklarım kesilmiyordu, dil susuyor, gönül konuşuyordu Titremeye başladığımı fark ettim Vakit hayli gecikmişti, ruhum bir nebze olsun durulmuştu Meramın anlaşıldığına vererek ve kalbi hissedişlerime refakat ederek ayaklandım Arz ahengiyle mezardı gecenin kuşatıcılığı o kadar anlamlıydı ki gözyaşları boşladı Nefesin deruniliğinde hakikat vardı Ruhumu şad eden sahneler ne bir rüyaydı ve ne de bir hülya Kapanan kanallar yeniden akmaya başlamıştı, yürek sancının elinde ne anlamlıydı Varlık adına ne yapılsa, yaşamak umut olmaktan çıkıp hırsa koyulunca, aşk uzakta Mustafa CİLASUN |