Bu şehir bu geceölüm kokuyor Varlığımı farketmedi beklemek Esiyor vabalinden kaçar gibi Kanımda adına saklanan rüzgar Kirlendi aydınlığın bayazına astığım mavi Sokağın şakağına sıktım bir kurşun Sorma bana anılara takılı aklı Yağmak istiyor yıldızlar Duyguların intiharına Masumiyetini kaybeden sokaklar Akrep kıskacı sarmalandı grilere
Nefs arenasında boğışuyor Engelli zihniyetler Hakta hak solduruyor hırs Dokun ellerim Varlığın farkedilmiyor bir lokmaya muhtaçsan Duyarlıyım diyenlerin kısık bakışları düşürür Akşam güneşini beklemeyen karanlıklarlar Tükenilmişliğin vebalinden kaçar gibi görmez gözler Adına saklanır künyede rüzgar Suskunluğun güneşini bekler Yalnızlığa düşmüş kimsesizliğin gölgesi
Bu gece suyun gölgesinde güneş suskun Ağlıyor sular içine kapanık Hayaller görünmesin diye mi gömüldü Kara elmasa akarken can suları Güne gözler düştü
Geceye gizlenmeye çalışıyor Dipte ışığı kırık yüzlerce genç Dağ çığlığında yangın yüreklerde Karadeniz çırpınıyor Zonguldak ağlıyor Unutmaların utançlığında Yarına manşet atıyor Gerçeği aşındıran yalan sözler
Kusurlar yatağında bu şehir ölüm kokuyor Diklenmiş hayata hesap soruyor Ellerimde doğmamış cenin duygular Bakış sokaklarımda gözyaşında kıvranıyor çocuklar Sevdadan uzak elleri nasırlı Uykumu kovalıyor yaralı bir köpek Uğuldaması açlığa ağlamaklı
Gökte yanık bir et kokusu Isının üç kuruşa bedenleri satın alanlar Size dert düşürmez Adı Ahmet miş Mehmet miş Feryat figanmış Nasılsa unutulacak dersiniz Düşünme zamanı oda ne Ne farkeder ki İşletmen kaçakmış gaz kaçakmış Binlerce size muhtaç aç varken Vicdanınız su tutmaz sel olan gözyaşından Siz ağlamayı bilir misiniz
Kınıyorum sizi kınıyorum Kan düşerken Çocukları yetim bırakan tedbirlere Uzaya urgan atılırken bu kaçıncı Bu kaçıncı havza çöküşler Bu kaçıncı kömür tozuna bulaştı kanlar Bu kaçıncı ekmeğin ağlayışları
Bu gece bu şehir ölüm kokuyor Ölüm kokuyor hatalar Rüzgar takılırken şehit soluğuna Isınmayacak soğuk odalar yetim ahında Para pırıltısında da olsa baharınız Gözlerinize çekilirken karanlık perdesi Karşınıza dikilecek burnunu çeken bir çocuk İstemeyecek verseniz de sevapları Seyredecek sizleri Kömürleşirken masum bakışları
Gerçek çıplaklığına dönmedikçe bu şehir Baharları giydirse de çiçek Zaman soluğunda her an her gözyaşında Toprağın kanayan düşü düşecek güneşe Sayfaların unutulmuş sarısına dönse de Kahkalar atılsa da sokaklarda Titretecek ruhların yarım kalmışlığı Ve sizler yattıkça Bu gece ve her geceölüm kokacak bu şehir
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
.........Bu Şehir Bu Gece Ölüm Kokuyor şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
.........Bu Şehir Bu Gece Ölüm Kokuyor şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Bu gece bu şehir ölüm kokuyor Ölüm kokuyor hatalar Rüzgar takılırken şehit soluğuna Isınmayacak soğuk odalar yetim ahında Para pırıltısında da olsa baharınız Gözlerinize çekilirken karanlık perdesi Karşınıza dikilecek burnunu çeken bir çocuk İstemeyecek verseniz de sevapları Seyredecek sizleri Kömürleşirken masum bakışları
çok haklısınız.unutuluyor maalesef...bu ülkede maden ocağı denilince;kömür değil ölüm geliyor akla ilkin.. ateş düştüğü yeri yakıyor deyip çıkıyoruz işin içinden...böyle haksız ölümler,hepimizi yakmalı...saygılarımla..
Bir madenci emeklisi olarak yerin altında kalanlar kadar üstünde bağrı yananların da haleti ruhiyeleri,ni çok iyi anlıyorum. Ve yine şunu da iyi biliyoorum ki, ocağın ağzında yazan o iri harfler "ÖNCE EMNİYET" yazısı, "ÖNCE ÜRETİM" anlamında kullanılmıştır işverence.. Nurten hocam çokk güzel imgelerle ince mesajlar vermiş yine.. Şiir, gittiği yere götürüyorsa şiirdir diyorum. Kutluyorum...
Sokağın şakağına sıktım bir kurşun
Sorma bana anılara takılı aklı
Yağmak istiyor yıldızlar
haykiran dizeleri tebrik ederim,
ince kaleminiz kirilmasin