HEZARFEN AHMET ÇELEBİ (Gülce-Buluşma)
HEZARFEN AHMET ÇELEBİ(Gülce-Buluşma)
Asırlar önce bir gün, ömürlerden bir ömür Gülümseyerek bizi komedyence güldürür Çelebilerden biri kuş gibi aya yürür Durmadan hayal eder, hayalde uçak görür On yedinci yüzyılda uçuk yaşayan Dağlar gibi özgürce bir ruh taşıyan Şelale olmuş, hep uçmaya çağlayan Dikip gözünü, en yükseği arayan ……Hezarfen Çelebi hakkında ……..Asıl adı Ahmet Çelebi hattı zatında ……….Hayatı hakkında …………Çok fazla bilgi olmamakla beraber …………..Vereyim ben size ondan haber. Dördüncü Murat ile bir devirde yaşardı, İçi boş bulutlara özlem duyar bakardı İçin içine sığmaz çalışkan ve vakardı Ömrünü destan edip taşırdı yüz yıllara ‘Muhtelif çeşit ilimde çokta ederdi inkişaf Sevgi dolu yüreğiyle insana duyardı zaaf Köpük köpük ihtişamla dolu dolu bir şelale Uzaya yol bulmak ister bulutları dele dele ………….Belki değiller akraba bile, …………..Çelebiler kendince koca bir sülale… Hezarfen adı var bile ‘bin fenli’ manaya gelir Bu isim onun şahsına halk tarafına verilir Aşk ve sevgiyle çalışır, ilim ve fenle dirilir Ünün salar bilgin ismi, bil ki dumanlı dağlara - Çelebimizdir Ahmet, bizim bir cevherimiz Türkistan bir ilimiz, Farab da bir şehrimiz ……..Vardı güzel şehirde, ………. Hezarfen Çelebiden önce …………Yaşayan kendisinden yıllar önce… Örnek aldığı İsmail Cevheri Maviye hasret onun gün özleri Ta göklere dikilirde gözleri Uçmaktır hedefi, söyler sözleri ……………. Uçmayı denemişti, uçmaya ahla vahla… ………………Kollarına bağladığı düz iki satıhla ………………..Büyükçe bir iştahla …………………kuşlar gibi havada uça uça koşmayı Denedi denemesine efsunluca bir havada Ol Nişabur camisinin uzunca minaresinden Sahteden kanatlarıyla kalkışmıştı uçmaya da Muvaffak olamayınca çakılmıştı ensesinden …………Tarihçilere göre bu denemesinde ………….Uçamayıp çaresizce düşmesi, …………..Sebep olmuştu cevherinin ölmesinde Ahmet çelebi bir güzel uçmayı Martılar gibi kanadın çırpmayı İstanbul’a kuş bakışı bakmayı Hesapladı hep inceden inceye İsmail Cevheri’nin örnek oluşlarını Çeşit çeşit kuşların gördü uçuşlarını Havada süzülerek gezip duruşlarını Her hareketlerini hayranlıkla izledi ……detaylarıyla gözledi… …….İnceleme ve çalışmalarına ………Kanat vurup uçma çabalarına ………..Önce evinde başladı, özenle gizledi… …………Bitirince de olabildiğince hızlı, …………..Okmeydanı’ndaki yüksekçe yerlere …………….Kartal kanatlarıyla ………………Uzanmak istercesine havadaki renklere… ………………..Rüzgarlı havalarda başladı denemelere. Kurtulmak ister gibi uykucu zincirlerden Süzülmeye gül yüzlü bir tebessüme doğru Müspet neticelerden gördü tecrübe erden Nihayet büyük uçuş yolu gülsûme doğru …………..Hazırdı ................. göklerde kuş gibi uçacaktı ………………Balmumu kartal kanatlar yapacaktı ………………..Kanatları kullanacak ………………….Galata Kulesinden atlayacak ……………………Bir müddet uçtuktan sonra, yere konacaktı. Uçardı uçamazdı yalan ya da gerçekti Merak eder padişah mutlaka görecekti Lodosluca bir günde kat-i karar kılındı Çelebice bir soluk derin derin alındı …………Galata kulesinin şerefesi üstünde …………..‘Ya Allah bismillah’ dedi sesli sözünde …………….Boşluğa bıraktı kuş gibi kendini… …………….. Hızlı hızlı çırpmaya başladı, ……………….Balmumundan yapma, takma kanatlarını. Hayret dolu bakışlar Sonra sonra alkışlar Arasında uçmaya Çıkarken uç boya ……………… Martılar durup uçtu, ....................Eşlik için iki yanına... ……………. Üsküdar’daki Doğancılar meydanına …………..İnmeye muvaffak oldu da sağ salim ……….. Dedi ‘Yorgunluktan kalmadı mecalim ………Göçmen kuşlar onca yol uçarda gider ……Kilometrelerce yolu yorulmadan kat eder… …Lakin uçmak çok güzel’ deyiverdikten sonra; Dördüncü Murat’tan mükâfatı kapar Müslüman olarak uzay çalışmasını İlk başlatan bir Türk olmaya koşmasını. Belki düşünmeden öncülükte yapar Lakin bin fenli elinden her iş gelen Gökyüzünde kuşlar gibi uçabilen Bir kişi korkulacak bir muhataptı Sonra gelip tahtına oturacaktı Diye bazı devlet ricalinin kurgulamasıyla Sultan Murat’ında bu minvalde yargılamasıyla Hezarfen Çelebimiz, hemen Cezayir’e sürüldü Ömrünün kalan kısmında, sılaya ağlar örüldü ……………..Şu delice akan suların dili mi var ……………Ey ayyaş, kendine gel, biraz yaklaş ………….Bize öncülük eden çelebilerimiz var… …………Sen, ben koca bir nesil duymasak ta; ………..Sessizliğin de kalbi var, o hep atar… ………Çünkü buna Hezarfen Çelebi gibi ……..Müşahhas mı müşahhas delillerimiz var… İlim ve teknikte ilerlemişler günümüzde Başka ülkelerin çalışmaları önümüzde Füzeye binipte, gezegenlere ulaşınca Sapma var bizlerin boş durduğu yönümüzde İlim adamlarımız bu çalışmalarıyla Bilim ve fen dalında hep yarışmalarıyla Deve kuşu misali başları kuma gömen… Batacak ne bir gemi, düşünmez ne de dümen… ………Mazisine ısrarla sırt çeviren ……….Hazırı yemek için dağlar deviren …………Bencillik edip birbirini haksızca sömüren …………..Bizlere şöyle haykırmaktadırlar, ……………Haykırmaktadırlar ta asırlar ötesinden; … ‘Bu tecrübelerimizi siz devam ettirseydiniz Zevkine ve sefasına aldatan fani dünyanın, Kanmadan al benisine hakikati görseydiniz Gerçekleşmesi içinse istenen büyük rüyanın İstikbal göklerde diyen sese kulak verseydiniz Sizlerde pekâlâ çoktan aya gidebilirdiniz…’ …….diye. …Sonuç olarak; ……Hezarfen Çelebi’nin üç yüz sene önce …….Yaptığı bu önemli tecrübe ………Uçarak aldığı harika netice ………..yıllardan beri ‘eller aya biz yaya’ tekerlemesini …………Söyleyerek kendi değerlerini Mazisinden habersizce halkımızı küçümseyen, Türkün öz değerlerini hiçe sayan insanlara… Hakikatin tokadıdır yüzlere sessizce inen! ... Selam olsun Çelebice tarihte ünü sanlara Ruhun dizginlerini al eline, al ve dur Bak ayak izlerine sana doğru geliyor. Yollar vardır yol olur şehirlere ulanır Şehre uzaklaşınca sislenirde bulanır Feyzullah Kırca Akbaşlar köyü / Dursunbey |