AKLİME KORKMAZ'AŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Sait KORKMAZ (01.03.1967 - 28.09.1994) 01.03.1967 tarihinde Muş’un Bulanık ilçesinde doğan ve Aklime hanımla evli olan Sait KORKMAZ’ın, Aysun adında bir kız çocuğu vardır. Adana Yüreğir nüfusuna kayıtlı olup, babası Derviş, annesi Hanife’dir. Hatay Eğitim Yüksek Okulu mezunu olan Sait KORKMAZ, Ağrı Doğubeyazıt Kazan Köyü İlkokul’u öğretmeni iken, 28.09.1994 tarihinde gece saat 24.00 sularında görev yaptığı Kazan Köyü İlkokulu’nda şehit edilmiştir. Şehit eşi Aklime KORKMAZ’ın yazmış olduğu mektuptan yola çıkarak anneler günü için yazdığım şiirime ek olarak mektubu orijinal şekliyle siz değerli kardeşlerime sunuyorum. ********************************************************************************************* Eşim 1993 Mustafa Kemal Üniversitesi’den mezundu.15.02.1994’te eşimin görev yeri elimize geçti. Eşimi Ağrı’nın merkezindeki bir ilköğretim okuluna vermişlerdi. Eşimin ataması elimize geç geldiği için, eşimi Ağrı’nı Doğubeyazıt Kazan köyüne atamışlardı.Bunun sebebi Ağrı’ya 1 gün geç gittiği içindi.Eşim büyük bir heyecanla gitti.Öğretmen olduğu için çok mutluydu. Çünkü, çocukları çok seviyordu.Okurken en büyük hayâli doğuya gidip oradaki çocuklara ders vermekti.Eşim görev yerine gidip iki gün kaldıktan sonra geri geldi, çünkü evi götürecekti.Bana dedi ki "bak hanım istersen, sen gelme, çünkü doğunun şartları çok zor. Yollar bozuk. Köyde su yok, okul ve lojman tamirat ister" dedi."Ama siz olmadan ben de yapamam" diye bana söyledi Ben dedim ki, "Sait istersen bir dağın başında olsun,istersen kalacağımız yer kümes olsun sen neredeysen ben ve kızım yanındayız." Çok mutlu oldu bu sözlerime.Doğuya gittiğimizde o zor şartlar altında yine de çok mutluyduk. Ta ki o kara akşam gelinceye kadar. 29 Eylül 1994 akşamı eşimle yemek yedikten sonra sohbet ettik.İkimiz de kızımızı çok seviyorduk.Kucağımıza alıp sevmeye başladık. Ve ben hamile olduğum için çok hastaydım.Köyde su olmadığı için, köydeki pis sular sebebiyle ben tifo kapmıştım.İlaç kullandığım için ayakta duramıyordum.Eşim ben ve kızımdan yatmamızı istedi. O gün Milli takımın maçı olduğu için ben izledikten sonra yatarım dedi. Ben uykudaydım.Kapının çok sert çalındığını duydum.Ben zannettim ki köylülerden biri hasta diye kapıyı çalıyorlar.Yataktan kalkıp baktığımda eşim kapıyı açmış iki kişi elleri silahlı ve tam donanmış kişilerdi.Ellerinde telsizleri de vardı.Ben ve eşim çok şaşırmıştık ve şaşkındık.Kendi kendime sordum,"Bunlar kim? Neden bize geldiler?" Adamlar içeri girip oturduktan sonra ben kızımı mahsustan uykusundan uyandırıp tuvalete götürdüm.Adamlar kızımızı görüp bize bir şey yapmazlar diye düşündüm.Biraz konuştuktan sonra eşime"Bizi kapıya kadar geçirir misin?" dediler.Eşim ve ben balkona çıktık.Bize dediler ki"Dışarının lambasını kapatın,evinizden çıktığımızı kimse görmesin." Kamımızda bir köylünün köpeği duruyordu.Adamlar eşim ve bana" Şu köpeğe ekmek verin bizi ısırmasın" dediler.Ben ve eşim ekmeği alıp köpeğe verirken eşimi çağırdılar."Hoca gel, sana bir şey diyeceğiz" dediler.Eşim giderken hiç aklıma gelmedi öylesine iyi bir insanı öldürecekleri. Adamlar iki metre ileride duruyorlardı.Eşim yanlarına gitti. Birden kurşun sesleriyle birlikte eşim,Ayten diye bağırdı ve ben balkondan koşup lambayı açtım.Zannettim ki havaya ateş ediyorlar.Eşimi ayakta beklerken onu yerde can çekişirken gördükten sonra eşime doğru koşup, ona sarılıp bağırdım."Beni de öldürün" diye.Ama ortalıkta kimsecikler yoktu. Eşim o haliyle bana işaret ediyordu."Korkma, yaşıyorum ben" dercesine. Başımdaki yazmayı sağ göğsündeki kurşun yarasına bastırdım kan kaybetmesin diye.Bağırıyordum."Ölme ne olur çocuğunu gör" diye. Karnına vurup duruyordum ne olur Azrail gelmesin diye bağırıp Allaha yalvarıyordum Sait ölmesin diye.O an içeri koşup el fenerini alıp köye koşup yardım istiyordum.Bütün kapıları çaldım.Kimse yardım etmiyordu.Ben de kapı ve pencerelerini kırıp yardım istedim.Köylüler beni kovuyorlardı."Git başımıza belamısın" diyorlardı.Eşimin yanına koşup geldiğim zaman kızım"Ne oldu anne,neden bağırıyorsun" dedi. O an ona ne söylediğimi hatırlamıyorum.Kızımı sürekli orda bırakıp tekrar tekrar köye yardım istemeye gittiğim zaman kızım koşup içeri giriyordu. Benim geldiğimi duyunca tekrar dışarı çıkıyordu. Yine köye koşup bu defa köyün erkekleri ve gençleri korkuyorsa bari kadınlar yardım etsin diye yalvardım.Çünkü kadınlara zarar vermezler diye düşündüm. Ve hepsine de yalvarıyor,"Bana birşey yapmadılar size de yapmazlar" diye söyledim.Ne olur biriniz bana bir at arabası verin eşimi şehre götürüp tedavi ettireyim.Eşim sizin çocuklarınız için buradaydı diyor ve yalvarıyordum. En sonunda baktım ki kimse bana yardım etmeyecek eşimin yanına geldim.Başını dizime koydum.Baktım ki eşim can veriyor, dudaklarını suyla ıslattım.Eşime Kelimeyi şehadet getirdim.Kalkıp eşimin başının altına bir minder koydum üstünü örttüm en sonunda köy muhtarının kardeşi gelip "Ölmüş kızım gel gidelim bize." dedi. Önce gitmedim,eşimin başında kalmak istedim sonra düşündüm eşim zaten vefat etmiş hadi adamlar geri dönüp hem ben ve kızıma kötülük yaparlar diye düşünüp kızımı alıp köy muhtarının kardeşinin evine sığındım.Şimdi düşünüyorum ki, evimizin köye uzak olmasından başka aramızda bir de dere vardı.Dörtbuçuk aylık hamile olduğum halde, kimbilir kaç defa göğsüme kadar sulara gömüldüm köylülerden yardım istedim.Ben ki köyün vahşi köpeklerinden korkuyordum, o gece köpekler benim feryadımdan, benden korkup kaçıyorlardı. O kadar mücadele etmeme rağmen eşimi kurtaramadım. Ben bir şehit eşi olmaktan gurur duyuyorum.Çünkü şehitlik mertebesi en yüce mertebedir.Ama acımız çok büyük ve ölene dek unutulmaz.O gece ben çok şeyler yaşadım.Hepsi birbirinden acıydı.Yaşadıklarımı anlatsam sayfalara sığmaz,göz yaşları içinde bunları yazdım. İki çocuğum için yaşıyorum. SAYGILARIMLA AKLİME KORKMAZ(Şehit öğretmen Sait KORKMAZ’ın eşi) Gözyaşını döktüler kaderine küstürüp, Canıma kıyarım da gözyaşına kıyamam. Başındaki yazmayı yarasına bastırıp, Cennetten köşk almışsın kapısını sayamam. Zamanı durdurup da gidebilsek o düne, Çok sevdiğin eşini vurdukları o güne. Ağrı,Doğubeyazıt bir de Kazan köyüne, Sevgileri sunmuştun demişler ki alamam. Bitsin artık bu çilen eğme hilâl kaşını, Vatanımdır diyerek, toprağını taşını. Çaresizlik içinde döktüğün gözyaşını, Başıma tac ederken yere, yurda koyamam. Kelime-i şehâdet getiren sözlerinde, Şehâdet şerbetini içerken sizlerinde. Acıları sorduğum buğulu gözlerinde, Şehidimin yası var sen ağlarken gülemem. Güzün gülleri gibi tomurcukda solarak, İki güzel yavrunla öksüz, yetim kalarak. Yetmişiki milyonluk Türk milleti olarak, Helâllik dilesem de hakkını ödeyemem. Binlerce ölenleri inan ki sayamadık, Feryâd, figân ederken sesini duyamadık. Çakal sürülerinden sizi koruyamadık, Anneler günü gelmiş kutlu olsun diyemem. İrembağı |
"Çünkü şehitlik mertebesi en yüce mertebedir.Ama acımız çok büyük ve ölene dek unutulmaz.O gece ben çok şeyler yaşadım.Hepsi birbirinden acıydı.Yaşadıklarımı anlatsam sayfalara sığmaz,göz yaşları içinde bunları yazdım. İki çocuğum için yaşıyorum."
...
sevgiyi yasayip, yasatan yüreginize selam olsum daima...
yazan yüreginize sevgi ve selamlarimi gönderiyorum burdan...
hissettiren ve seçkin kaleminizi kutluyorum
okumam gereken nadir bir siir ve yaziydi ...
çok çok tesekkür ediyorum ...
sevgimle daima
.......
YAŞAYANKELİME tarafından 5/17/2010 8:08:54 AM zamanında düzenlenmiştir.
YAŞAYANKELİME tarafından 5/17/2010 8:11:35 AM zamanında düzenlenmiştir.