"Gâvurcu" Ramazan / 1
Aah gardaşım ah!
Nasıl söylesem, nerden başlasam bilmem ki… Köyde bize:”Kör Seydiler”derlerdi. Ben Kör Seydi’nin oğlu Çolak Ramazan Ramazan Usluduran… Hani şu Kasım Ağa var ya Üç tane karısı olan… Onun kapısındaki çoban… Diyenler doğru derler Değneği bırakıp gitmiştim Avrupa’ya. Olacak bu ya Amcamın oğlu Sefer,trafik kazasında ölünce Ben geçtim yerine. Çok kazandım. Para çok olunca dertler biter sandım. Çocuk parasını da alayım diye Çocukları da götürdüm Brüksel’e. Beş tane ellerinden öper. Gerçi onlar da ana oldular,baba oldular da Ben,torunlarımı görmedim daha. Söylenenler doğruysa eğer Ortanca kızım Döndü ile büyük oğlum Satılmış Eşlerinden ayrı yaşıyorlarmış. Ve bir yığın dedikodu: Mış mış da mış mış,mış mış da mış mış… Daha derine inmeyelim Altından çapanoğlu çıkarmış… Aah bir de belim! Elimin çolaklığı yetmiyormuş gibi Bir de belimi sakatladım. Gâvurun işleri ağır. Sahi “gâvur”dedim de aklıma geldi. Avrupalı olalı, Unutuldu çolaklığım,unutuldu soyadım, Köydeki çocukların bile dilinde artık “Gâvurcu Ramazan”ım. Duydukça bana gâvurcu diyen sesleri Güceniyorum bir yandan Bir yandan da içim parçalanıyor. Zavallılar.. Açlıktan kokuyor nefesleri. Geldiğimde özden,yürekten Bir “hoş geldin” bile demezler bana Ama Vicdanım hep onlardan yana. Hele bir de şu Uzun Çarşı var ya… Altıncılar,ayakkabıcılar,giysi satanlar Çaycılar,lokantacılar Katmer satan bacılar… Bilumum bütün esnaf Ben daha gelmeden Avrupa’dan Yatarlar zamlı siperlere saf saf… Suvermez caddesinde Çevre yolunun oralarda Altı dükkân üstü ev bir mekânım var Kendi halinde. Yedinci ayda izne geldiğimde yaptırmıştım Yetmiş yedi’de… Aah gardaşım ah! Bir gelirim yıkmışlar bahçenin duvarını Her yer bira şişesi Her yan insan pisliği Kara kara poşetler Kibritler,izmaritler… “Buna şükür!” der, Yıkılan yerleri yaptırır yeniden Temizletirim dört bir yanı Giderim. Ertesi yıl bir gelirim Kırmışlar kapıyı pencereyi. Bakarım evin içine Alıp götürmüşler her şeyi. “Buna da şükür!”derim. Ya ateşe verseler ne ederim? İzne geldiğimizde nerede yatar çocuklarım? Sonra başımın etini yemez mi Lânet olası karım?... Aah gardaşım ah! Lâf lâfı açıyor. Karımın uzaktan akrabası olur Çocukluk arkadaşım Gede Memiş. Allah onu yaratırken tüm güzellikleri esirgemiş. Çok uğraştı Avrupa’ya gitmek için Ama kısmet değilmiş. Baktı bu iş olmayacak Mezar yoluna bir berber dükkânı açtı. İşte o günden beri Dostluğumuzun tadı kaçtı. Memiş’te bir kurum bir kurum Sorma. Ama ben yine de Geçerken dükkânının önünden Selâm verip otururum. Tıraşı ona olur Bir yirmilik uzatır “Üstü kalsın.” Derim. Üstelik İçilen çayların bile parasını ben öderim. Geçen de öyle ettim. Selâm verip oturdum. Biraz hoşbeşten sonra: “Nedir bu dükkânın yıllık kazancı?” dedim. Hepsi bu… Keşke demez olaydım. Ne anam kaldı ne avradım Ne südüm ne sülâlem… Kopartılan gürültüye toplandı cümle âlem… Kâhyası mıymışım Memiş’in kazancını. Ne çabuk unutmuşum Kasım Ağa’nın kapısındaki çobanlığımı… Ben,asıl Döndü ile Satılmış’ın dertlerine yanmalıymışım… Aah gardaşım ah! Düşmanıma vermesin Allah! “Gâvurcu” olmak zormuş bu memlekette. İllâllah,illâllah,illâllah... Ahmet KÖKEN |
Düşmanıma vermesin Allah!
“Gâvurcu” olmak zormuş bu memlekette.
İllâllah,illâllah,illâllah...
Şiir ve anlatım çok güzel kutlarım yüreğiniz var olsun selamlar......