Bir Sevdadır İstanbul
Kim bilir?
Kaç asrı bıraktın mazinde? Kaç bahar soldu sende? Kaç ömür tükendi sinende? Ey kutsal şehir, Ey şehr-i güzide Roma’nın ihtişamı Okunur taş kemerlerinden Kaç yanık dudak suya kandı Sebil çeşmelerinden Hangi günah felah buldu Kiliselerinden Kaç sala yükseldi Minarelerinden Sahi kaç medeniyet geçti Üzerinden Her köşende sırlarla Tarihin ayak izleri Hala gizemini korur Bizans’ın dehlizleri Taşar gibi kabından Kalın surları aştın Asırların ardından Bugünlere ulaştın Bir sevdasın İstanbul Var olduğun günden beri Sana mührünü vurmuş Son devrin peygamberi Pembe gelinliği ile Ayasofya Sana ne de güzel yakışır Hakk’ın Resul’ünden Ne büyük izler taşır Seyretmeli boğazı Galata’dan bir anlık Fatih ve Boğaziçi Gelin boynu gerdanlık Doyum olmaz bir sefa Kız Kulesi’nde akşam Topkapı Sarayı, O ne büyük ihtişam Altın boynuz ki fethin eşiği Sen İstanbul! medeniyet beşiği Evlad-ı Fatihan’dan yadigâr Sultanahmet, Süleymaniye Beş vakit minarelerinden Çağırır Allah diye Alnından okunur ruhaniyeti Yaşarsın Eyüp de Asr-ı Saadeti Aç zaman! Arala perdeni! Göster bize o fetih günlerini Duyalım Fatih’in gür sesini Amin diyelim hep birden Aksakallı pirlerin duasına Aşina olalım o kutlu erlerin Şehâdet sevdasına Dur zaman! kal öylece! O muhteşem anı Seyredelim güzelce Dur! Şöyle bir gezinelim Aheste aheste Itri’yi, Dede Efendi’yi Duyalım bir nefeste Cumbalı evin penceresinden Seslensin Dilruba sultan‘’Hu komşu ‘’ diye Bağırsın tulumbacı hançeresinden ‘’Yangın Var, yangın var ‘’ diye Ey Şehr-i Güzide Ey Şehr-i İstanbul O eski azametini Geçmişinde ara, bul Gül kokuları yükselirdi Bir zamanlar Gülhane’den Şehrayin şarkıları Dökülürdü dillerden Şimdi çigan çığlıkları Yükseliyor Bebek’ten Ne kaldı o günlerden, Tarihin derinliğinde Aldığın altın nefes Yüreğindeki hançer, Şu eğreti gök kafes Yiyip bitirmekteyiz Günbegün mirasını Atide neslimiz Çekedursun yasını Yinede; Bir sevdadır İstanbul, seni sende yaşamak Ne güzeldir İstanbul,güne sende başlamak |
Ey Şehr-i İstanbul
O eski azametini
Geçmişinde ara, bul
söz İstanbul'a gelince kelimeler kifayetsiz kalır
selam ve dua ile